Cevat Çeştepe Şiirleri - Şair Cevat Çeştepe

Cevat Çeştepe

Smyrna'lı gemicilerle konuşuyoruz.
Pasaport'ta, Kordon'da, Alsancak'ta.
Şaraplarımızı denize döküyoruz.
Balıkların gözü dönüyor.

Smyrna'lı gemicilerle konuşuyoruz.

Devamını Oku
Cevat Çeştepe

o vitrinime ellerimle yerleştirdiğim
tek kitap olarak kaldı.
en ön koltukta kimsesiz oturup
arada bir sayfalarını karıştırıp
ama söylediği her şarkıyı
can kulağı ile dinlediğim.

Devamını Oku
Cevat Çeştepe

kelimelerin hiç bir anlamı
benim bildiğim dilden değil.
üç yazıyorum kağıda
beş diye okunuyor sonuçta.
hesabım, kitabım
tutacak gibi değil.

Devamını Oku
Cevat Çeştepe

“duvara ellerim yapıştırılmadan,
üstüm başım araştırılmadan,
kimliğim sorgulanmadan,
yüreğim yırtılmadan”

son geceydi …

Devamını Oku
Cevat Çeştepe

her karanlık gecemidir.
kedilerin gözbebekleri mi büyür içinde gecelerin
senin bana bakışların, o göz bebeklerin
gecelerin içinde mi saklıdır.
yakut yeşillerinden uzak kalışlarım böyle
senin saklandığın yerde midir.

Devamını Oku
Cevat Çeştepe

kötü bir gidiş gibiydin, terk ediştin.
bir daha dönüp bakmamak gibi ardına,
gözyaşlarını dinlediğin son şarkıya saklar gibiydin.

şimdi çoktan unuttun biliyorum
sana yazdığım bütün şiirleri.

Devamını Oku
Cevat Çeştepe

küçük sarı sandal, her öykünün sonunda batar.
ne deniz bilir bunu, ne sahile vurmuş ölü balıklar.
ama iki penceresi daha vardır,
her yaşamın kendi, gizli odasında.
birinden batarsa güneş,
diğerinden doğar

Devamını Oku
Cevat Çeştepe

kaçınılmaz isyanın
sessizce karşılanan arka tarafındayız.
birazdan bütün kepenkler parçalanacak,
bir hasret sanki
ses çıkarmadan bir çiçeği koklar,
bir çocuğun saçlarını okşar gibi.

Devamını Oku
Cevat Çeştepe

_____________________* ölürken

Neden olduğunu tam bilemiyorum, saatini de. Sanırım yuvarlandığım küçük bahçenin en gözden ırak köşesinde haklı gerekçelerimin parantez başlarını meze yaparak, fasılasız sarhoşluğuma kanat açtığım, sıra dışı birikimlerimin gözlerimden alev gibi fışkırdığı ve henüz terlemeye başlamadığım bir andı. O boncuk gibi terlerimi henüz dökmeye başlamamıştım. Belki tam o an kendimle sevişmeye zorlansam durumu bir defalık kurtaracak ve ölmeyecektim.
Kolumu dirsekten dayadığım, bir kere göz gezdirildikten sonra artık okunmasına gerek kalmadığına inanılan günlük ucuz gazetelerin üzerine serildiği beyaz plastik masadan boşluğa düşüyor gibi oluyor ve yere yuvarlanıyorum. O ana kadar oturduğum beyaz plastik sandalye de benimle beraber geliyor. Başımı ne olduğunu göremediğim sert bir cisme çarpıyorum. Ve sıcak bir esinti geliyor alnımdan aşağı doğru, gözlerimin üstüne. Kan çanağı içindeki gözlerimle çimleri yer yer dökülmüş toprak zemine bakıyorum en yatay çizgimden. Ayaklarımı hafifçe oynatmaya ve hangi yaşamımın neresinden soluk aldığımı anlamaya yelteniyor ama yanıt alamıyorum. Toprak kokuyor sadece, lavanta da. Ama ayaklarımı oynatmaya yaşamım izin vermiyor. Yoksa bundan böyle yürüyemeyecek miyim. Olur mu öyle şey. Bütün kokuları duyuyorum ama ayaklarımı kıpırdatamıyorum yerinden. Peki ya ellerim …, kollarım …?

Kan; göz pınarlarımdan aşağı, burnumun kenarından dudak çizgime doğru yeni yol bulmuş bir küçük dere gibi akmaya devam ediyor ve ilerlediği her santimde içim biraz daha boşalıp çekilmeye başlıyor. Boşalıyorum sanki parmak uçlarımdan bir yerlere doğru. Demek ki o çok kritik anlarda söylenebilecek başka şey bulunamadığından söylenebilen tek yerdeyim. Yaşamla ölüm arasındaki o ince çizgide.

Devamını Oku
Cevat Çeştepe

nerelerimizde saklarız kötürüm duygularımızın kör tırnaklarını
yazamayacak kadar, buz tutmuş camlara sevgilimizin adını
nerelerimizde saklarız

ağustos güneşi yangınının yürekte kor yaptığı sevdalarımızı
yürüyememek önümüzdeki katran karası yolları

Devamını Oku