sen kendini;
saçına karlar yağacak hücrelere kilitledin
ne bir anahtar var elinde şimdi,
ne pası yontulmamış bir kilit.
gölgenin düştüğü duvarlar ihanet
ve yalnızlığın taş tutmuş şekli.
güneşin yarattığı işe yaramaz anaforların
en belirgin sarhoşluklara döndüğü saatlerde
dalkavuk bir esrarın satır başları gizlenir
gölgesini kaldırımlara seren salkım söğütlerde.
adımlar yüksek topuklu ve taşbasması uçarıdır.
zaman gelir, şairler bütün şiirlerini süpürürler
döküldükleri yerden…
zaman gelir ressamlar ellerindeki son boyayı döker
tuvalleri üzerinden…
yazar hiç yakmaz mı yazdığı romanı bir kıvılcımla
sıraladığı vitrinlerde…
“ğay ed en kemke en adnarfos şumkoy zamlo admurumu
ğas ednes nesrilibalo, mıyalo temales neb ik retey”
yukarıdaki iki dizeyi sağdan sola okursak
bakalım, görelim ortaya neler çıkacak.
kimsede yok o yürek abece kalksın ortadan
Altından derin hikayeler akar her yaşamın.
Görmeyen gözlerle görmeye,
Duymayan kulaklarla duymaya çalıştığımız.
Ellerimiz yoktur,
Yakalamaya çabalarız.
Ama o hikayeler birer destan katına
“başım dönüyor, belki biraz içim geçmiş
tahliye sandallarım dersen hiç deniz görmemiş
sen yoksun, ama olsun
gene de tut ellerimden”
esmiyor şimdi rüzgar, onun için duyulmuyor sesin
8 MART EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ
Saat gecenin üçü yada dört …
Ne sabah esintisi geziyor saçlarımda ne de tan yerinde bir aydınlık ….
Ama pencerelerde kör sarı lambalar yanmaya başlıyor birer birer …..
Boş bir sahildeyim, ocaktaki çayım demini almadı daha. Erken atacağım kulaçlarımı ki bu sabah denizin bereketi dolsun avuçlarıma ….
benim duvarımda bir saat asılı
içinde bir kuş saklı.
görüyorum.
ellerini tutsam
onula ıslansam
su içmesini annesiz
küçük kiremitlerdi, ayak izlerimizdi
kırmızıya boyalı ellerimiz
dayak sebebi.
bir dişi kuş yapmıştı yuvayı, vukuatlı
erkeğinden çok ihanetli
yeminler hangi sancıyı taşırsa taşısın içlerinde
bir balık daha boğulur nefessizlikten, derinlerde.
bir ağaç yavaş yavaş döker yapraklarını,
kum taneleri kapanan izler olur,
en ufak gün batımı estiğinde.
ihtiyar adam gibidir deniz, elleri tuz kurusu.




-
Nur Tuna
-
Ertuğrul Söyünmez
-
Gülin Su
Tüm YorumlarNe kadar ben...ne kadar yürek...ne kadar yaşam dolu şiirlerinz...yüreğinize kaleminize hayran oldum şiir dostu...yaşanmışlığın her köşesinde duygularınız aksın bir ömür...selam ve saygımla
sen çok seviyorum Cevat çeştepe
şirlerinide
özledim seni geleceğim elini öpmeye
iyiki varsın hocam
...sevdiklerimizden ve okuduğumuz kitaplardan değildi uğradığımız ihanetler...duvarlarımızdaki yaralar sevgisi tutsak olanların ve düşüncesi korkakların ihanetlerinin izdüşümüydü...
....yaşam çizgisinin iki ucu arasında bir merdiven çıkar ya da ineriz...doğuma veya ölüme doğru..etrafımıza ördü ...