sen bugün gri ve kar toplayan havaya saklandın
tozun dumanın içinde
soğuktan rengi değişmiş ellerinle
kar tanesinde
kristal.
Eldeki günlük gazetenin ön sayfasından başlayarak (seri ilanlar ve spor sayfaları da dahil olmak üzere) arka sayfasına kadar, sertlik derecesine göre sıralanmış kadına yönelik şiddet, sömürü, taciz ya da benzeri aşağılama haberlerine, gün sektirmeden rastlıyor isek bu ülkede değil “emekçi kadınlar günü” hiçbir günün kutlanması hiçbir anlam taşımaz.
Biliyoruz ki, sevgililer günü gibi benzeri özel gün kutlamalarına, “kapitalizmin tüketim toplumu yaratmadaki kararlılığının kırbaç şaklatmasıdır” diyerek karşı çıkan kimilerimiz bu özel günde izin alınabilmiş meydan ya da sokaklarda, salonlarda halaylar çekecek ve ellerinde geçtiğimiz yıllardan hiçbir farklılık taşımayan slogan çubukları taşıyacaklardır.
Çok nitelikli malum siyasi şahsiyetlerimiz “belki üç-beş oy da buradan çıkar, kimselere kaptırmadan ben kapayım” düşüncesi ile esasında pek umurlarında olmayan, içi boş, ezberlenmiş sözcüklerle dolu kutlama ve sözde taahhüt mesajlarını kameralar önünde sıra kaparak tekrarlarken, sendikalar “günün anlam ve önemi üzerine” toplantılar düzenlerken,
çeşitli kadın örgütlerinin temsilcileri ellerinde kendilerine sunulmuş buketler, yüzlerinde “bir günün beyliği beyliktir” gülümsemesi ile kolkola ve sözde gururla yürürlerken ……..,
buz kristallerinden Samanyolu,
dolar her akşam rakı kadehimin içine.
beyaza kesmesi ellerimin
ve yudumladığım her şeyin,
işte budur sebebi.
ay doğarken üstüme,
Beethoven’in kulağına sessizce fısıldardım
son bestemin yazılmamış notalarını
yaratılmamış senfoniler dönemini başlatırdım.
viyola uygun bir elle yerleşirdi kutusunun içine.
kulaklarımız kapanır duyduğumuz her sese
perdeler daha sıkı çekilmiş olsaydı derdik
fırından yeni çıkmış ekmeğe sarılır gibi,
sarılmak lazım yaşama, belinden, sıkıca.
ve bir kemanın sesini dinler gibi dinlemek
kulağınıza meltem olup esen her sesi.
hiç çekinmeden kimselerden,gülebilmek,
canınızın çektiği, aklınızın estiği zaman.
bin yıllık bir ölü yatar,
kuytu karanlığında köşelerimin
kemirgen ahlak gibidir sorabilsen
nedeni sessizliğimin.
çürümüş toprak nasıl kokar
siz bilir misiniz hiç
hepimiz; sen, ben ve diğerlerimiz
ve hayallerinizle aynı memeden süt emmiş hayallerimiz
gül kurusu renkli denizler gibi kokusuz
düş seralarında vazgeçilmez yapma çiçek ustalarıyız.
şöyle kapatıp gözlerimizi, uzatsak ayaklarımızı
hepimiz; sen, ben ve diğerlerimiz
ben hastayım canım
mevsimim geçti.
tüylenmiş bir kurtçuk kemirdi içimi
yedi bitirdi.
o son yağmurda fena vurdu hani
hepsi üst üste geldi.
oyna;
merdivenin
ilk basamağına çıkmadan.
ama hiç aldırma,
kapının önünden uzaklaşma
diyenlere.
ellerinde ter yuvası, gözlerinde umut ağacı.
ah balaban usta,
zulası oynak bir bıçak gibi
gizlediğin hasretinle ah balaban usta
yaşanmamış sevdalarına inat
yaşadığın her acıyla,




-
Nur Tuna
-
Ertuğrul Söyünmez
-
Gülin Su
Tüm YorumlarNe kadar ben...ne kadar yürek...ne kadar yaşam dolu şiirlerinz...yüreğinize kaleminize hayran oldum şiir dostu...yaşanmışlığın her köşesinde duygularınız aksın bir ömür...selam ve saygımla
sen çok seviyorum Cevat çeştepe
şirlerinide
özledim seni geleceğim elini öpmeye
iyiki varsın hocam
...sevdiklerimizden ve okuduğumuz kitaplardan değildi uğradığımız ihanetler...duvarlarımızdaki yaralar sevgisi tutsak olanların ve düşüncesi korkakların ihanetlerinin izdüşümüydü...
....yaşam çizgisinin iki ucu arasında bir merdiven çıkar ya da ineriz...doğuma veya ölüme doğru..etrafımıza ördü ...