Her alev zamanla külleniyor,
Her fırtına diniyor.
Her rüya, söken şafak ile bitiyor,
Gün geliyor yalnızlık dahi insandan sıkılıp gidiyor.
Bıçaktan yaralayıcı sözler unutulup,
Hiç tanınmayan eller,
Var olduğundan beri yağmurlu bir yer gibiyim,
Gel çamurlaşan toprağıma hayat veren güneşim,
Sen ol benim.
Kıraç, boz, yeşilini yitirmiş bir yer gibiyim,
Gel bağrıma bastığım gülüm, papatyam, nergisim,
Sen ol benim.
Bir aşk doğdu yürekte,
Eşi benzeri olmayan…
Yüzyıllar öncesinde yaşanmıştı,
Bugünlerde kalmayan.
Bir zalim elinde oyuncak oldu,
Kadir kıymet bilmeyen...
Mevlana demiş ki;
İncitme, incittiğin yerden incinirsin,
Rahat ol ben yüreğimden incindim,
Sende ondan yok ki incinesin...
Sevene yar sorulmaz, dinlerken yorulursun.
Sevilene aşk sorulmaz, kapıdan kovulursun.
Seven sevileni anlatmayla bitiremez,
Sevilen sevene aşktan bahsetmeyi istemez.
O yüzden ben anlatayım sen sadece dinle,
Başka da bir şey istemem senden yeminle.
Tek bir mısram dahi sana değil ki,
Sen sadece yazdıklarıma sebebimsin.
Sevdamda, aşkımda senden değil ki.
Sen sadece aşka ulaşmaya vesilemsin...
Tek damla gözyaşım dahi sana değil ki,
Bir gece daha dayandı kapıma,
Atlatmam gereken...
Bir karanlık daha dizildi boğazıma,
Yutkunmam gereken...
Bak bir gün daha çıktı karşıma,
Katlanmam gereken...
Bitti yani şimdi öyle mi?
Atılacak adım, yürünecek yol kalmadı...
Demek bu son diyorsun,
Son kez veda ediyorsun...
Kısaca bir yanlışa,
Bin doğruyu feda ediyorsun.
Ben sende hep iken,
Senden ayrılınca hiç oldum.
Kalbine girdiğimde tek iken,
Kalbinden çıkınca çok oldum.
Senin yanında var iken,
Uzağına düşünce yok oldum.
İşte anla artık sevgili, gerçekte seni ne çok sevmişim,
Senin için gün gelmiş, serden değil senden bile geçmişim.
Düşünsene, toprağında kök sal, mutlu ol diye,
Ben ömür boyu sürecek sensizliği seçmişim.
duygularımızı tercüme etmişsiniz şairim