Uyanıyorum ansızın,
Kabus dolu gecenin bir yerinde…
Korkutuyor beni, gördüğüm düşler!
Hayra yoramıyorum bir türlü,
Ürperiyorum…
Unutur karlı dağlar yalnızlığını
Irmakların, ağıtları anımsatan çağıltısında…
Tutsak düşer kartalların yorgun kanatları,
Ve tutsak kanatlarda özgürlük türküleri;
Dağların geçit vermez doruklarında…
Birisi,
Nice aşılmaz dağları aştı
Söylenmemiş türküleri söyleyerek.
Destanını yazdı kahramanlığın,
Dağlara çöktüğü zamanlarda
Alaca karanlığın…
Pembe dudaklarından
Sessizce mırıldandığı bir masal şarkısının
Nağmeleri yükseliyordu,
Yarım yarım…
Buğulu gözlerinde hüzün,
Rüzgarlı dağlara doğru çevirmişti yüzünü,
Eylül sonunda tut ellerimi,
Bakma gözlerimin içine sakın…
Geçen zamanı düşle,
Rüzgarların fısıldadığı
Hüzünlü şarkılarda!
Ural,dan, Altay’dan çağlar suyumuz,
Tanrıdağı Türkü,Oğuz soyumuz,
Gümüşhaneliyiz,Torul ilçemiz;
Gündoğdu köyüdür bizim köyümüz.
Onlar,
Gökyüzünde küme küme bulutlar,
Efkarlı dağların öfkesini taşır
Bir bahar sabahına!
Saçlarına tutunarak çağlayan ırmak,
Yaşamın öyküsünü anlatır,
Bozkırın susamış topraklarına….
Gökyüzü karardı, yağmurdan sonra;
Korkarım ardından dolu var gibi.
Yazı beklemek boş, bahardan sonra;
Anladım ki mevsim sonbahar gibi…
Viran olmuş bağda bülbüller ötmez;
Uykuda ölü kentin insanları…
Gökyüzünü, ölüm bulutları kaplamış.
Gözlerimi açtığımda,
Dost olmadığını görüyorum yalnızlığımın,
Tutsaklığımın yabancı olduğunu…
Son pişmanlığında ümitsizliğim…
Sözümü sakınmam söylerim baştan,
Korkmalı baş yaran ummadık taştan,
Hiçbir zaman yeme, bilmedik aştan,
Çiğ yemezsen eğer karnın ağrımaz.
Halk içinde adın çıksa beynamaz,
Şairler,tarih boyunca yaşadıkları toplumun sözcüsü olmuşlardır.