ürkek bir tavşan gibi gece
sokağın siyahi yüzünde ilkel karamsarlık
yaşlı bir adam köşedeki bankta akordiyon başında
rengi dönmüş duvarlarda karalanmış
birkaç isim birkaç kalp
sızının inceldiği yerden doğruluyorum
takatı kalmadı ömrün dilim dilim soyulmalardan
günler erirken günbegün kaydı silinir hatıraların
geçmişten
hatırlamam
aramızda suyu çekilmiş nehir boyları
güzden kalan hazan mevsimleri
yağmur yüklü gözyaşları
yuvasız kuşlar
tuzaklarla
dolu
hatırası var yaşananların geçen günlerden kalan
kırılgan ve soft duyguların içinde
görüş tenhalığının ırağında olsa da
oralarda bir yerlerde
konuştura konuştura eskittiler dilimi
sirkeli suya yatırdılar söylenmiş tüm sözleri
ekşi bir yemeğin kokusu kadar bozuktu düzenim
tüm belleğimin fotokopisini çekip yayınladılar ortaya
aklımla oynadılar
tedirgin ruh halini besliyor gecenin gözleri
vakitse cızırtılı sanrıları tohumlamış tavlanmış zihne
tırpanla biçer gibi biçiyor umudun yeşillenen
yerlerini
belki de hayat dilimizden düşmeyen bir yoksunluk şarkısıdır
belki de gizemli sandığımız her şey
en çok içimizde çöreklenen
sözcüklerde saklıdır
toy bir günün sabahı uyandı
kızarmış ekmek kokusu tazeliğinde
dünyanın dönüşüne evriliyor saatler
yaşamak salaş dağınık bir nehir gibi
sürüklerken eteğindeki çakıl taşlarını
alır götürür gün ışığının pırıltısında
gölgen uzun yol uğrağı
serinletir eteğinde nazlı serçeleri
henüz göğsümde çiçeklenmemiş
zerdali dalı
hınzır
gülüşleri var karanlığın
zifiri bulutları yağdırır dağlara taşlara
tükenmişliğinse azılı kolları var beyin hücrelerini sarsan
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!