toprağın esnemesi rüzgârların fısıldamasıyla
savruldu gün iki dağın yamacının ortasından
güneş gülümseyince ayçiçek tarlalarına
orada doğanın taç yaprağından
havalanır mutluluk
ve huzur
anlatırdı zaman
gecenin zifirini gözlerine
ne yöne dönse orası rüzgâr salıncağı boş hayaller uğrağı
kabuslar içinde bir gün sessiz bir patlamayla
kesileceğini sesinin
soluğunun
içi sökülür kurak mevsimlerin
pul pul dökülür karanlığın yüzü dağa taşa
içi dışı ters yüz olmuş insanlığın
son duraksa
kıyamet
tozlu yolları
ayağımı sürüyerek getirdim
güneşin izi kaldı matlaşmış yüzümde
saçlarımın salaş dağınıklığında
yılgın poyrazların
yağmurun
bodur ağaçları severim
tıknaz gövdelerinin hırçın morfolojilerini de
kumrular kadar güzel değil karşı yolun esnemesi
gölgelerin ömrü güneş batana kadar
kapalı bir fanusun içinde nefessizim
batık bir teknenin ayak ucunda can çekişiyor serçeler
dört yanım yangın tutuştu kolum kanadım
gayrı uçamam girdap uçurumlarına
teslim yüreğim
SANDAL
çengelli bir iğnenin
esaretinin zorluğu
takıldığı yere nasıl bağlıysa
eski bir çatı katının içinden
gecenin içine akan gölge gibisin
köşeye atılmış paslı bir müzik kutusunun kendine ağlayışına
şahit olan sıvası dökük duvarlar ise
bir duvar
sarmaşığının ıslaklığı istikrarlılığı üzerimde
hayat örümcek ağlarını örerken boynuma
tırmanıp duruyorum ulaşılmazlara
uzayıp gidiyorum yollarca
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!