hınzır
gülüşleri var karanlığın
zifiri bulutları yağdırır dağlara taşlara
tükenmişliğinse azılı kolları var beyin hücrelerini sarsan
küçük bir çocuğun
karne sevincini yaşıyor gün
eğreti masalların içinden fırlamış gibi güneş
henüz perdeleri aralanmamış pencereleri yalıyor ışık
her şey kendi doğallığında yol alırken
zaman hızla eskitiyor beni
sevdiğim ne varsa azgın dalgaların
yetim martıları yuttuğu kıyılara sürgün
doluyla inen yağmurun gök gürültüsü gibi günler
içimin yürek sapanıyla vurduğum bulutlar kadar histerik
günahkar zaman
erken kalktım
odamdaki kağıttan kuşları topladım
balkona çıkardım nevri döndü güneşin
balkon ferforjesine tırmanan begonvilin
içi geçti ezilip büzüldü kolları
üzülecek ne vardı birazdan etli kanlı
eskiden birdirbir oynayan çocuklar vardı
münzevi sokaklarda şimdi caddeleri
parselleyen arabalar
ve
imgeleme simgeleme yaparak
güneşe tırmanma seansları yapan çalışkan ruhları
içimde koskoca evren
ama ben boğuluyorum tenhalıktan
kısır döngülerin tırnağı
sürekli gözümde
kanırta kanırta
sabahın serinliğinde
gerinen ağaçları saran rüzgârların
nefes hoşluğu yayılmış etrafa
bendeyse
yavru bir kirpinin büzülüşü
dudağı karıncalanan günün
tekil düşüncelerin içinde aşk
bir kalpten ötekine giden
aşka düşmek istemem
kalbime sahip çık
aklım
gecenin loş aydınlığı sarar odayı
gölgeler ve ışık oyunları duvarlarda dudak dudağa
kıvrak alevlerinde mumun oynaşan melodik dramı
kederi tetikler hüzün erir kalbim ateşi dokunur sıcağın
yaprağı oyalı karanfillerin tutuşur yüreği
dalları eğik bir nar ağacı gibi
dökülüyorum ellerine geceden
taze fesleğen kokusu uzaktaki hayalin
özledikçe gölgen kavuruyor tenimi
kalbimin söküklerini toplayıp
eğitimsiz buhranlar eşliğinde
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!