geçtim
günün sararmış morarmış göz altından
döktüm derdimi sabahın altın gergefli ağzına
bahçede sarı incir yanında sıvası dökülmüş kirazlı köşk
ipek halı serdim yola rengi kırmızı
gelen durmasın geçsin gitsin
kağıtlarda kaldı ormanlar
bir dağ selvisi uzunluğu rüzgârlar
hiçbir şeyliğimize koşuyoruz sabah akşam
kumlara yatarak bir gözyaşı içimliğinde
gülüp ağlayarak
ah! benim
gün kokulu
gece yüzlü sarmaşığım
ruhumda binlerce filizlenip
sonra her hücreme can olan
gece yarısına
kuruldu ezcümle saatler
tele-fonda lirik hoş bir melodi
usumda kaygılı sancılı bir bağlanma
geçmişe
suskun saatlerin izi kalır gözlerinde
yıldızların rengini içen tumturaklı gecelerde
hüzünse ruhunun çalkantılı yıkımında arı kovanı
ıslak zemin kayganlığına benzer umut unutma
asıldıkça omuzuna bastıkça üzerine
kayar gidersin yalnızlığın
içimden geçiyor soğuk mevsimlerin
bozbulanık nehirleri
akşamı karlatıyor tipinin sert ayazı
geçti serüveni sıcağın renkleri solmuş baharın
kristal hüzünler dersem kızar mısınız
o hüzünler ki gece yıldız yıldız yağar
gözlerimden
boşluğa
karanlığa
ben dilimin yalancısıyım
……..
şimdi uzak bir masalın penceresine
kapısına zincirler vurulmuş
söylemiştim fi tarihinde…
gömleği böğürtlen dudağı karpuz tutan gençlere
dünyanın ötesine savrulduk fantastik bir aynanın tuzağına
kör ışıklar içinde yürüyorsun sende- bende
sihirli ateşlerden efsunkâr düşlerden
uzak dur uzak sevgili
yanar dilimiz tutuşur dudağımız
tüm dağlar yürüse peşimden
sabahın körpe yüzünden doğan güneşle
serilse önüme yemyeşil ovalar yollar
kanatlansam gökkuşağının tüm renklerinde
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!