zamanı erteleyemenin ağırlığı ne zor
alışmak nasıl kutluysa ayrılık o kadar yıkıcı
vakti gelmişse lanetlemenin gereği yok
rengi soluk günlerin eteğinden sıyrılıp
dargınlığı öteleyip kaderin ellerine
teslimiyet şart
sustu yüzünün lalezarları
inceldi kaşlarının mor kavisi
uzun uzun yollar döşedin
gamzelerinin turna gözüne
boş bir sözü sen düşürdün
dillere
uzun yıllar geçti
içimde binlerce fay kırığı
artık hiçbir deprem yıkamaz
hiçbir ölüm beni öldüremez
tanrı
eyvân -ı perişan
günlerin geçidi var solumda leylan
yanık bülbül gibi avazı titrer zamanın
ah! ab-ı kevseri kurumuş öz bağının
biteviye gam döker vefası
kıt hatıralar
bulutlar dağa yürüyor marla
seninle bir kenti yürümeliyiz
günlerdir aralıksız esiyor rüzgârlar
pastoral bir tablo çizelim
kuşlara
yaşamak için
ihtiyaçlara ihtiyacımız var
doğarız hemen anne sütüne ve sevgiye
daha sonra ihtiyaçlar silsilesi uzar gider ölüme kadar
fiziksel ihtiyaçlar ruhsal ihtiyaçlar duygusal ihtiyaçlar
biraz zorlasam farklı ihtiyaçlarda bulabilirim belki
sisler içinde
mavi ıssızlıkla geliyor gece
kirli pencereleri örterken zaman
örselenmiş parıltıları var ışığın
bazı şeyler tarifsiz
sarsılıyor tin
gümbürtülü bir kasırgayla uyandı gün
sağır sultan gibi koştum çalkantılı denizlere
baktım suspus martılar musikisini yitirmiş iskele
yönünü şaşırmış bir pusula
gündüzü akşama mahpus
bir keder
yârim
ateşin harıyla yandım suyun şavkıyla aynalandım
aştım sarp yolları geçtim dikenli çölleri
geldim kapına yüz sürdüm toprağına
el yerine koyma kıyma bana
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!