hınzır
gülüşleri var karanlığın
zifiri bulutları yağdırır dağlara taşlara
tükenmişliğinse azılı kolları var beyin hücrelerini sarsan
içimde koskoca evren
ama ben boğuluyorum tenhalıktan
kısır döngülerin tırnağı
sürekli gözümde
kanırta kanırta
tekil düşüncelerin içinde aşk
bir kalpten ötekine giden
aşka düşmek istemem
kalbime sahip çık
aklım
gecenin loş aydınlığı sarar odayı
gölgeler ve ışık oyunları duvarlarda dudak dudağa
kıvrak alevlerinde mumun oynaşan melodik dramı
kederi tetikler hüzün erir kalbim ateşi dokunur sıcağın
yaprağı oyalı karanfillerin tutuşur yüreği
tütsülenmiş bir noktayım camlarda
buğulu bir göz bir ağıt adım unutulan şiirlerde
dilim uzun elim kısa yine de
ıssızlığı tutup çekebildim
yakasından
ah! günün solan saltanatı
geceyi zerk et zamanın koynuna
usul usul içime kıvrılan keder
alıştım nasılsa yorgan döşek yatmaya
acının tozlu patikalarına koşmaya
üflensin ney çalsın sazlar
ince sızıları çeker
tüyden bulutların gövdesi
iskeleti gözüken bir ağacın karınca ölüsü ağzına
yağmuru bekleyen toprağın sessiz çağrısı dilim
günleri devire devire yol alırken bahtımın
silik rüzgârına
boyut ötesi rüyalarda rastladım izine
buluttan atın üstünde kanatlanıyordu güneşin
yetişemiyordum hızına yetişemiyordu sesim
gecenin saçlarına dolanan gizemiydi gözlerin
ışık ve şarkılar eşlik ederdi arzularımın
korkularına
hâki renkli dağlarda ıslak seranat
kederle demli yollardaysa sıska rüzgârlar
hep mi uyur ağaçlar mevsim kışında
kırlangıç gagasında tozlu yağmurlar
hep mi özlenir bahara bakan
pencereler
hayali
bir perdenin ardından bakıyor gün
dağılmış odanın eli yüzü kir toz içinde
solmuş masa örtüsündeyse istemsiz bir alınganlık
birkaç kirli tabak bir de küllük duruyor
öylece
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!