geçmişte
miadı dolmuş takvimlerin yapraklarında
ahşap evlerin daracık sokaklarında kaldı aşk
başak kokulu erkeklerin güneş yüzlü kadınların
sevdasını paylaşırdı zaman mutlulukla
rüzgârların ılık nefesiyle
mevsimler gibi artık
gönüllerimizde aşkın ve sevginin hoşluğu da
uğrar ayaküstü alıcı kuşlar gibi çöker göğsümüze
geçirir tırnaklarını söker kalbimizi yerinden
alır gider
yenilenmiş ruhların sırlı aynasında
gizemlidir sevdalar
.....
ah! yâr
çek at kara kışı üzerinden
sihirli düşlerinde
hayalim var mıydı diye düşündüm
nerden neden geldi aklıma bilmiyorum
arada bir zihnimin böyle
gariplikleri olur
peri çemberlerinin
daireselliği gibi seviyorum seni
en elverişsiz zor zamanların içinde
çölleşen ruhumun efsunlu kitabesinden
içime doğan ay ışığı gibi
bahçede puslu tozlu ayvan
geçip giden günlere yanık özlemlere eyyam ola
dilleri dargın güllerin ahına yaban hoyrat bir el bülbül
ruhumdan yüzüme gözüme çarpan soğuk damlalar
kalbimi sızlatıyor aşkımı incitiyor aşkımı dağlatıyor
uçup giden sensiz çılgın vakitlere kırgın
istikamet düş tarlasında mor sümbüllere
uygun adımla marş marş
uzun ve kısa günlerin
çile kapısından
ışık hızında
hava gibi
selfie çeken bir aynanın kırıtışı gün
aynalar hüznü napsın gösterişi albeniyi sever
bu yüzden boş verdim her şeyi
kederlerin buruşuk eteğini katlayıp
katlayıp ütüledim
aşk mı insanı öldürür
yoksa insan mı aşkı ismail
.......
aşk da nazara gelir
ruhu donmuş bir dünyanın içinde
kapılara çarpa çarpa düşüyor güvercinler
buzdan sarkıtlardan akıyor kızılca kan
sokaklar evler bir başına unutulmuş
savaşlardan arta kalan dili yanık yalnızlık
un ufak olmuş metropollerin ağzından
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!