akşamın kızıllığı vurdu camlara
kızardı odanın utangaç yüzü
gölgeyken daha rahattı koltuk
ve üzeri dolu sehpanın
belli ki
krallığını ilan etmiş sürahi
uykuya yatıya gidelim amaya
üstündeki gıybet elbisesini at
hırkanı komidinin üzerine koy
haset gözlüğünü de at lütfen
ne çok kin ve savaş
biriktiriyorsun arka
bahçenin tüm renkleri Tanrı vergisi
mevsimin renk cümbüşünü tuvallere sıçratan
ressamlar kadar
-şanslıydı
ah! y â r
sesinin elâsına uyanır şafaklar
uyanır dağların ateşi rahvanlanır kanatları atların
havalanır ruh çiçekleri mis kokar arzı alem
ırmaktır sesin dağları taşları aşar
yolları teslim alır
malihülyalı bir günün güncesi zaman
turuncu mevsimin efkarına düştü hasret
düş arası boşluklarda rastladım hayaline
alıp götürdün ruhumu tarifsiz duyguların karargahına
öncesi yoktu sevgilerimin sonrası hiç belli değil
aşk dediğin
ağzı birbirine kitlenmiş zincirler gibi tutku
sihirli dokunuşu her ömrün kallavi yolunda
çığır açan
çember eğrimi dipsizliğinde
yitip giden yıldızlar gibi ışığımı kaybediyorum
boğunuk fısıltılar azgın seller gibi kulağıma doluyor
etrafımdaki kuru kalabalıkları öteleye öteleye
ölü candan kalkıp doğrulmak istiyorum
-nerdesin
ellerini uzat
sabahın serinliğini vereyim sana
belki yangınını alır deli dolu damlalar
kuşlar gibi kanatlanır uçarsın
hadi
nasıl düşünüyorsan öyle bak
ben hep orda olacağım
geçtiğin ama görmediğin sokak afişindeki küçük tekne
ağaç dallarındaki cızırtılı fısıltı
evlerin birbirine bakan yüzü gibi
istersen tüm kaldırımları es geç
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!