az gittim uz gittim
dere tepe düz gittim desem de yalan
karıncalarla birlikte yerimde sayıyorum
kurumuş dikenli otların karışımında yuvarlana yuvarlana
biraz anı biraz düş biraz da incinmişlikle
gözyaşı şişem ağır - katran karası ağrılarım
kırıldı ayna
sonra savruldu yansımalar yere
bir buluta bir rüzgâra tutundu hisler
zamansa hiçbir şey görmemiş gibi
umursamadı
ah! séraphine
“ellerin” diyorum , ellerin koca bir dünya
hep gökyüzüne bakan gözlerin de...
serçelerin hatta tekmil kuşların su içtiği
uzun uzun kolları vardı hicrânın
bir uçtan bir uca uzanırdı
gökyüzü kadar büyük
gece gibi karanlık
gün uyansa rüzgâr esse alıp getirse kokunu
her kalp atışında kalbimde binlerce erguvan açsa
kuşlar ötse yağmurlar yağsa toprak kana kana içse
sevdam gecenin ayazı gündüzün dalında
kurumuş bir çift kiraz
gözlerin pırıl pırıl alev çalısı
baharı ve arıları kelebekleri çekiyor içine
kumları savuran bir hortumun ateşli öyküsü
nefesinde sevdalı kuş esintileri
körleşmiş
mevsimlerde birikir sevgi kırıntıları
gerçek ve yalanın ortasından düşer yaşam
gölgelerin korkuların içinden doğar
yüzü lacivert güneş
siyah beyaz resimlere oya gibi işlendi
tozlu yolların tutkulu sevdası ağaçlara
tutsak bir gök gibi karanlığa itildi bulutlar
günlere aylara yıllara bölünen neydi
vakitler mi
aralık sonu ocak başı yılın en cafcaflı günleri
yürüdüm tebessümü eksik vakitlerin ortasından
aklımı kurcalayan ne varsa silkeledim toprağa
eskittim sokaklarını şehrin arşınladım gürültünün
uzunca boyunu
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!