üveyik kuşlarının koynunda gece
ağaçları dalları yaprakları örttü karanlık
günün kargaşasını sildi esin dolu vakitler
bilinç ürkek uykuların düş tohumlarını
ekerken yosun tutan zamana
kahvesiz bir gün düşünemiyorum
beni cezveyle öldürün
ama cezve incinmesin
sabahın körü
uykusu var çiçeklerin
nesi var ayaklarımın bilmiyorum
oturup bi kaya dibine çökesi var
gecenin körü
iplik iplik düşünceler örüyorum
düşünceleri yıkayıp allayıp pullayıp
yeni fikirler üretiyorum
yalan dünya’ya
umut insanlık
yalnız serçeyim
sokağın ıslak taşlı derkenarlarında sek sek oynayan
kendime özgü bir çiçek dalı gibi yürüsem de
çayırlara otlaklara
üzgün yapraklar şehri kalbim
uyur bağrımda toprak yağmur yağar bulanır sular
dudak gazelinden savrulur gürültünün penceresi
sağır kulakların mızıka sesinde
uyurgezer aşk
geceyi uykuya yatırdım karanfil
bense uykusuz sarmaşık sakız gibi uzayıp
gidiyorum zamanla
sabaha az var
avuçlarımdaki resme bakıp bakıp sesli düşünüyorum
iç döküyorum içimin iğneli sancılarına
zamanın kirini yıkayan bir makine olsa
önce çürük beyinleri sonra ölü kalpleri atıp yıkasak
kin ve nefretten örülü tüm kalelerini yaksa güneş
herkes kendi emeğinin zeytinyağına ekmek banıp yese
ne kadar haset ne kadar fesat varsa
tuzla buz olsa
sabahın seherinde
kayın ağacının gölgeli şarkısına uyandı
göğün altına uzanmış sere serpe çimenler
hava puslu tebeşir tozuna bulanmış tahta gibi
göz fırtınalarından yağmur boşalacak birazdan
ıslanma olur mu sevdiğim
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!