Aynur Uluç Şiirleri - Şair Aynur Uluç

Aynur Uluç

her hücreme bir bitki aşıladım
hayır olmaz dediler

tırnaklarımda bitti fesleğenler
avuç içimde bin yapraklı yonca
kulağımdan fışkırdı sarmaşık gülleri

Devamını Oku
Aynur Uluç

Melissa, o akşam içinde olmak isteyeceği kıyafetin nasıl olması gerektiğini düşünüyordu. Birkaç etek, blûz, pantolon denemelerinin sonunda seçtiği bir takım üzerinde karar kıldı. Lacivert kısa eteği ve üzerine yeni aldığı pembe dantelli bluzu birbirine ve kendine çok yakıştırıyordu. Gerçekten de, çok güzel olmuştu giyinince.

Arkadaşı Özlem’le birlikte Şirinkent’e doğru arabayla yola çıktılar. Son günlerde nedense hep morallerini bozacak bir şeyler oluyordu. İkisine de oralarda biraz takılmak iyi gelecekti. Bir müddet etrafta öylesine dolaştıktan sonra, Kömür’ün Yeri’ne girmeye karar verdiler. Çevredeki insanlar bikinili, mayolu dolaşırken onların bu şık kıyafetli ve onlarla kıyaslanınca fazla özenli kalan hâlleri oldukça dikkat çekiciydi. Ancak duruma aldırmamaktan başka yapacakları bir şey yoktu. Hava kararmaya başlayınca ise, bikinili kızların yerini yavaş yavaş alımlı kadınlar ve onların şık kostümleri almaya başladı. Bu hanımlar, öylesine abartılı giyinmişlerdi ki; aynı gece içinde, aynı mekânda, aynı kıyafetlerle özensiz ve silik kalma duygusunu yaşadılar bu kez de.

İki bira içip denizi ve etrafı seyrederek sohbet ettiler aralarında biraz. Artık kalkmayı düşünüp, hesap istediklerinde sekiz lira hesap geldi. Melissa hesap almaya gelen gence on lira uzattı ama kısa süre geçmeden para olduğu gibi geri geldi. Kömür, Özlem’in kocasının tanıdığıydı ve şimdi yengeden para alınamazdı. Öte yandan yenge de ödeme yapmazsa bir daha buraya gelemezdi. Üstelik kendi arkadaşı da değildi bu adam.

Devamını Oku
Aynur Uluç

tonlarında geziyorum

parmaklarında belen
boynunda mayıs
omzunda mahzun prenses
bakışlarında lâl

Devamını Oku
Aynur Uluç

Bir ağacın gövdesinde saklı değildi elbette tüm bu olanlar ama ağaçtan açıldı oluk ve içerde büyük bir tazyikle duran her türlü engellenmişlik sel oldu aktı. Cebimizde öyle hazırda duran beylik sözlerle açıklanamayacak kadar...yeni bir oluşum bu. Bu süreci tarihsel, sosyolojik, psikolojik gibi pek çok açıdan okumak mümkün. Ancak dikkat edilmesi gereken, şu ki bu okumaları eski bildiklerimizin üzerinden eski cevaplarımızı devreye sokarak mı yapacağız, yoksa bambaşka ve yepyeni bir akılla mı...Görünen o ki şimdi bildiklerimizin ötesine geçme zamanı. Bambaşka bir yerden; şiirden okumak istiyorum bu süreci; bilimden okumak istiyorum ama önce Afrikalı bir kabilenin çocuklarından söz etmeliyim size.

Afrika’da çalışan bir antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvelere ilk ulaşanın ödülünün, o meyveleri yemek olacağını söyler ve çocukları izlemeye koyulur ancak hiç beklemediği bir şey olur. O anda bütün çocuklar el ele tutuşup koşarlar ve ağacın altına aynı zamanda vararak meyveleri hep beraber yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını merak edip sorduğunda ise aldığı yanıt şöyle olur:

“Biz “ubuntu” yaptık. Yarışsaydık, yarışı kazanan bir kişi olacaktı ve o kişi meyveyi tek başına yese diğerleri yemediği için çok mutsuz olacaktı. Oysa biz ubuntu yaptık ve böylece hepimiz yedik. Ubuntu, bizim dilimizde "ben, ancak biz olduğumuz zaman ben'im" demektir."

Devamını Oku
Aynur Uluç

kalemin kurşunuyla
çizdim dizelerimi

kalemin surlarında
azat edip kendimi

Devamını Oku
Aynur Uluç

Ayrıntılı konuşan insanlar, aynı zamanda ayrıntılı düşünen insanlar mıdır? Belki öyle… Belki değil. Zaten ayrıntılı konuşma konusundan çıkarılacak tek sonuç da bu değil.

Konuşurken ayrıntı denizinde boğulmaktan, kendisine uzatılan can simidini göremeyen bir arkadaşım vardı. Doktoru onu şöyle tanımlamış:
“Sen konuşurken sözcüklerin arkasında bulanıklaşıyor ve kelime işleyen bir nakkaşa dönüşüyorsun.”

Cümleyi duyar duymaz, kendisinin de ne kadar ayrıntılı konuştuğunun farkında olan birisi olarak gözlerim korkuyla kısıldı. Arkadaşım anladı, güldü.

Devamını Oku
Aynur Uluç

Örüyor bir tümör beynimi tümden
Tümden ürüyor en pis huyuyla
Sularım çekiliyor patikalardan
Üşüyor ayaklarım

Yürüyor bir yılan boylu boyunca

Devamını Oku
Aynur Uluç

şifa şaşkın bir şişede belki
aşk tepetaklak bir oyun

bulutların içinde yükselip inen
lirden kuş oluyorum kalbimi dinledikçe
fersahlar altında ıslaktım

Devamını Oku
Aynur Uluç

Öyle bir sözcük ki aşk
Nefesimi mi tıkıyor yoksa
Aşk, ne ki nihayetinde...
Bir çoğu, zaman geçtikçe
Bozuk parayla takas ediyor büyük aşkları
Ben seni seviyorum, sen bağlantıyı kesiyorsun

Devamını Oku
Aynur Uluç

Acı...Vücudunuzdaki hücrelerin tümü sızlar gibi yaşanan acı. Kendisinden başka her şeyin geride kaldığı, dünyayı silikleştiren bencil duygu. Fiziksel kayıplarda oluşandan değil, içimizdeki boranların fışkırdığı kaynaklardan doğan acılardan söz edeceğim size. İşte bu söz beynimin içinde dans ediyor şimdi. Bir sözlükte esir kalmış da, sırlarını çözecek kâşifi beklermiş gibi düşünüyorum acıyı birden.

Yeni bir bakış, farklı bir pencere, garip bir tılsım yakalarız birisinde. Tanışılmış bu yeni olgu bizi içine alır. Bir yandan kendi birikimlerimizle de şekillendiği için, yeni olmasına rağmen bilindik yanlar barındırır. O yüzden yabancılamayız da tadında gezerken. İçimizdeki hayal gücü ona renkli elbiseler giydirip binbir şekle büründürür, her bulduğu boyayı ona sürer. Hayatın sunduğu cümlelerde yeni anlamlarla boyutlandırır, boy attırırız. Yeşertiriz körpe sürgünlerde emek akıtıp. Çok da mutluyuzdur hatta. Yeni yüzüyle yoğun tatlar sunar bize hayat, o kılıkta.

Birden bir şey oluverir ama. Önemli değildir kendi başına. Öylesine oluşuvermiş küçücük bir şeydir belki de. Ancak her şey anlam değiştirir sonrasında. O minik ayrıntı kendi masalımızda tek başına gezindiğimizi yüzümüze çarpıverir. Bütün taşlar yerinden oynar birden. Anılar bu yeni şekle göre yorumlanıp yeniden yazılır hafızada. Aslında biliriz, kaybettiğimizi sandığımız şeyi biz unutmadıkça hiç kimse oradan alamaz ama yine de kazançlı değil ezik çıktığımız sonucuna varırız bu olgudan.

Devamını Oku