Aynur Uluç Şiirleri - Şair Aynur Uluç

Aynur Uluç

oyyy develerin tüyünde alınan yol
içimin sularında yıkasam seni
sinirini, sınırını alsam
serseri bir çalı olsan yeniden

öfkenin renginden utanma sevdiğim

Devamını Oku
Aynur Uluç

Nazeyne, eski bir sahil kasabasında tanımıştı Yilmi’yi.Ve, o günden sonra tüyünden yapılı kolyesi gibi taşımıştı ismini koynunda. O duysun diye, köpüren dalgalara söylemişti en güzel şarkılarını. Hüznünü denizin terine, yüzünü İnanna’nın tenine akıtmıştı.*

Yilmi’ninse, başını denizden çıkarttikça söylediği, kocaman cümleleri vardı. Ve inadına kısık gözleri. Öyle ki, gecenin kâbusunu, gündüzün düşünde seçebilirdi. O da sevmişti Nazeyne’yi kendince. Gökyüzünde taklalar atarak süzülüşünü, denizine yaklaşıp gülüşünü, her rüzgârda yeniden üzülüşünü sevmişti. Köpüklü dalgalara söylediği ezgiler, dolmuştu kulağına zamanla.

Cinsiyeti önemsiz, bedeni silik çizip; ruhları tarifsiz örten bir sevda başladı aralarında.Yeniden tanımlandı aşkın dokusu. Fermanlardan konuşuldu aşka engel, ve dermanlardan; “an”a çengel atmaya sebep. Belli ki; binbir kılıkta, binbir sınavdan geçecekti yolculuk.

Devamını Oku
Aynur Uluç

sen, kollarıma hiç alamadığımdın sevgili
daha başında kaybettiğim
hangi şarkıları sevdiğini dahi bilemedim
vazgeçtim geleceğin kabaran dalgalarında
seni bulmaya çalışmaktan
içimdeki imgelerin tümü

Devamını Oku
Aynur Uluç

-Alo, ben Ahmet Çakmak. İlaçlarım yapılacaktı sizde. Hazır mı?
-Hazır efendim. Gelip alabilirsiniz.
- Almam zor görünüyor. Kargoyla gönderir misiniz?
-Elbette. Adresi alayım.
-Özellikle Selamet Kargo’yla göndermenizi istiyorum ama.
-Yok, biz o kargoyla çalışmıyoruz.

Devamını Oku
Aynur Uluç

yaprağın böylesine su doluyken içi, naif
damarları böylesine can doluyken, damarlarımda
kanım böylesine deniz doluyken, tuzum
böylesine çekerken aşkı
tüm kutsalları
tuzun ruhuna yatırıyorum

Devamını Oku
Aynur Uluç

Renkler sırra karışır
Aynaya kaçar sır

Harfler şiire kaçar
Düşyordamı ararken yolu
Şiir, gerçeğe…

Devamını Oku
Aynur Uluç

deli hüzünde akşam sefası
yalnız sabahta mıdır
gece de duyar mı küskünlüğün tadını
bilir mi özünde tuttuğunu
renginin sinmiş şekli
kilitli teni güneşte büzüşürken

Devamını Oku
Aynur Uluç

susuşunu delirtmiş
harfler söküyorum alnımdan

evet, çentikleri var
evet, sımsıkı perçinleri
parmaklarım uzanmış

Devamını Oku
Aynur Uluç

Okyanusta biraz ötesi
Özgürlük simgesiydi
Orada hayat, darağacı
Ölüm, pamuk bahçesiydi

Dümdüz oldu tümsekler

Devamını Oku
Aynur Uluç

Her zaman ağzına kadar dolu olmayı gerektirecek bir hattın otobüsüydü. Körüklü oluşu bile onu rahatlatmıyordu. Ve yine dolmuştu bile, daha ana yola bile varmadan. Usulca, her zamanki gibi, tüm itaatkârlığıyla durağa yaklaştı. Durdu. Ön kapısı açıldı. Otobüse binecek olan yolcular bindi. İnecek yolcu… yoktu. O durak bu saatte sadece, zaten dolu olan otobüse yeni yolcuların kendine yer açma çabası içindi. Otobüs yeniden kalkış için kendini hazırladı. Ama hiç bir hareket olmuyordu. Otobüsün içindeki yolcular işe geç kalıyordu. Herkeste huzursuz bir kıpırdanma, bir homurdanma, şöyle bir saatine bakış, sürücüye bakış… Hayır, hiç bir hareket olmuyordu. Sürücü ne bir yere telefon ediyor, ne solundan peş peşe hızla geçmekte olan diğer otobüsleri durdurup kendi yolcularını onlara geçirmeye çalışıyor, ne de yolculara otobüsten inmeleri konusunda bir şey söylüyordu. Üç otobüs de peş peşe yanlarından hızla geçip gidince, yolcular aşağı inmeye başladılar. Öyle ya, durakta duran ve içi yolcu dolu olan bir otobüsün yanından geçerken niye dursunlardı ki…Yolcular, az ilerde bir araç bulacaklarmış gibi yürümeye başladılar. Üstelik minibüsler de dolu geliyordu. Onları alabilecek otobüslerin de henüz gittiği düşünülürse yenilerinin gelmesi için zaman gerekti. Dönüp sürücüyle kavga etmeye bile vakit yoktu. Gecikmiş bir otobüs, bir çoğu için kaçırılacak bir vapur demekti. O gün de okullar yeni açılmıştı ve trafik berbattı. Hay Allah! ! ! Ne aksilikti. Sırası mıydı şimdi bozulan bir otobüse denk gelmenin.

“Otobüs bozulmuştu.” Durup da kalkmadığına göre… kesinlikle bozulmuş olmalıydı. Yolculardan birisinin aklına takılmıştı bu soru. “Otobüs bozulmuştu” deyip durdu kendi kendine, bu basit gibi görünen konuyu neden düşündüğünü düşünmeyi de ihmal etmeyerek… Bir gariplik vardı durumda. Yol boyunca bu konu her ne kadar ara ara aklına gelse de düşünme sırasındaki birincil sorunu, bir an önce işine ulaşmaktı. Ancak işine varır varmaz o rahatlama duygusuyla, aradığı yanıtı buluverdi. Hayır… Otobüs bozulmamıştı; sürücü bozulmuştu. O kadar tepkisiz durduğuna göre otobüs değil, sürücü bozulmuş olmalıydı ve bunu o anda tek bir yolcu bile fark edememişti.

Aynur Uluç

Devamını Oku