Karanlık çekilirken sokaklardan yavaşça,
Gecenin yorgun soluğu sinmiş masalara.
Bir çay daha demlenir içten, sessizce,
Sabahçı kahvesinde başlar hayat, usulca…
Köşede oturur bir amca, gazetesi sararmış,
Sadece “hoşçakal” dedik…
Son sözümüz bu oldu,
Ne bir sarılma tamdı,
Ne bir bakış doya doya doldu…
Gözlerimiz konuştu aslında,
Sen benim saklımsın, en derin yerimde,
Kimse bilmez seni, adını bile söylemem.
Gözlerime değdiğinde başka bakarım dünyaya,
Sen yoksan eksik kalır, her şey tam bile olsa.
Kalbimde bir köşe, sadece sana ait,
Seni çok özledim annem,
Sesini duymayalı mevsimler soldu.
Kokun rüzgârla gelir gibi bazen,
Ama sarılamam, elim boşlukta kaldı.
Bir yudum çay gibi,
Seni çok özledim babam,
Sesin çınlar hâlâ kulaklarımda.
Adım attığım her yolda,
Yol gösteren ışığımydın sen bana.
Gözlerin güven,
Seni ilk gördüğüm gün, zaman durdu sanki,
Gökyüzü sustu, rüzgâr bile hafifledi aniden.
Bir anlık bakışta bin yıl yaşadım içimde,
Kalbim, adını henüz bilmeden ezberledi seni.
Gözlerin, uzak bir yıldız gibi parlıyordu,
Seni kalbime gömdüm, ne toprağa ne taşa,
Bir yudum nefes gibi sakladım her yana.
Adını anmasam da gecenin koynunda,
Her sükûnet içinde sen düşersin aklıma.
Sana dair ne varsa sustuğumda başlar,
Bakma gözlerimdeki korkuya,
Ben ölümden değil,
Sensiz kalmaktan ürkerim.
Bir gün bitecekse bu ömür,
Ben seninle bitsin isterim.
Senin o bakan mavi gözlerin var ya,
İnsanı içine çeken bir sonsuzluk gibi.
Bir bakıyorsun, bütün kelimeler susuyor,
Bir bakıyorsun, dünya yeniden anlam buluyor.
Mavi... ama bildiğimiz maviden değil.
Sus...
Hiçbir şey söyleme şimdi.
Kelimeler yoruldu, cümleler eksildi.
Zaten ne zaman anlatsak içimizi,
Bir yanımız daha eksilmiyor mu sanki?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!