Ali Tekmil Şiirleri - Şair Ali Tekmil

Ali Tekmil

Başmakçı halısının içine
suskunluğu sardım az önce
yuvarlayıverdim bi güzel oldu
köpüklü bir kahve
yanında suskunluk
ikisi de sade

Devamını Oku
Ali Tekmil

uzanıp uzanıp kapamıyordum birtürlü
köküne mersedes girmiş gibiydi
göğün yedinci düğümünde ilikli
bir koşu kopardım içimin eskilerinden
kelebekten evecen
kuş tüyünden yeğni

Devamını Oku
Ali Tekmil

Onlar
Bir dolu çocuktular
Unuttular akıllarını kıyıda
Gitti kayık gündüz gece
Gitti amuda kalkmış olarak
Çocukların gözlerini vurdu kayalıklara

Devamını Oku
Ali Tekmil

Yalnızlık benim karakterimdir
Çektiğim bütün kuyularda kılıç küfleri
Yılkı beşikleri gezdiğim yüzlerde
Seyrettiğim deniz büyüdükçe küçüldü içim
Hadi söyleyeyim
Yalnızlık benim yelkenim

Devamını Oku
Ali Tekmil

bir çocuğun ınga’sını dilime ilikledim
bütün eller anne şimdi
bütün gözler meme
sabahtan başlıyorum emmeye
akşama dek dil üstünde süt dansı

Devamını Oku
Ali Tekmil

kapımda birikmiş gün kırıklarını
ay bozuklarını
terekem diye dolaştırıyorsunuz
ahali içinde
zehrine yandığım mızraklarınızın ucunda
nasıl da gülüyorlar

Devamını Oku
Ali Tekmil

bir çantam olsa
eli hafif uykusu sak
geceyi gündüze karıştırınca ben
okulu kırmasa
ve akşam
Kuki*'den çıktığımda

Devamını Oku
Ali Tekmil

“ Ölüm böyle altı okka koymaz adama…Hasan Hüseyin Korkmazgil”
çağ geliyor!
çağ gel!
çağ!

böyle mi koyacaktı

Devamını Oku
Ali Tekmil

çığ geliyor!
çığ geliyor!
Himalaya bildiğiniz dingin dev
koptu çağınızın ince yerinden
elinde milyon milyon buz kılıcı
ayaklarında balyemez postalları

Devamını Oku
Ali Tekmil

Ufkunda, bütün başat insani değerlerin silikleşip görünemez hale geldiği / getirildiği, tek renkli yekpare gökyüzü altında insansızlığa doğru…

Bizim aşklarımız var mıydı! Kerem ile Aslı, Tahir ile Zühre, Leylâ ile Mecnun, Mayakovski ile Lili Brik, Nâzım ile Piraye, Aragon ile Elsa… yaşadılar mı! İnsanın, yabancılaşmalardan soyunarak kendisi olmasının doyumsuzluğu, aşkı, sıradan olmaktan kurtarıp insan olmanın seksen sekizinci katına çıkararak orada hasat etmenin tadı ne çabuk unutuldu! Hesapsız – kitapsız, karşılıksız …ve eşinde çoğalıp- çoğaltarak sevebilmenin baş döndürücülüğü…

Bizim şairlerimiz var mıydı! Pablo Neruda, Federico Garcia Lorca, Arthur Rimbaud, Ahmed Arif, Hasan Hüseyin Korkmazgil… yaşadılar mı! Bu insan dorukları, güneşin altında birer kar tepeleri miydi! Ne de çabuk eriyip, eritildiler!

Devamını Oku