314.
Bir yerden çıkıp eve gidiyorum. Son bakkalı da geçmişim eve girmek üzereyim. O an bir soru beynimi çömçüklemeye başlıyor! Lan! ! Sigaram yeter mi ki benim? Korkarak montun cebine atıyorum elimi. Boş! Hassiktir. Yavaş hareketlerle diğer cebimi dıştan yokluyorum. Bir şeyler var gibi. İnce bir güvenle daldırıyorum elimi montun cebine. Ohhh… Henüz açılmamış sıfır paket sigara. O an öyle bir oh çekiyorum ki.. Al işte Abidin, al sana mutluluğun resmi. Mutluluk nedir? Mutluluk gecenin köründe aldığını tamamen unuttuğun sigarayla sol elinin aniden buluştuğu andır..
315.
Soluduğum hava gibisin
Varken farkında değilim
Yokluğun ölümcül..
316.
Haklıyım demiyorum. Ama sen de haklı değilsin. Belki ikimiz de haksızızdır. Ve bu ikimizin de haklı olmasından daha iyi. Çünkü haksızlık karşısında haklı olmak öfkelendirir, hak karşısında haksız olmak ise (en azından bu kadar kaybetmedik kendimizi) durup düşünmeye sevk eder. Duralım ve düşünelim sadece. Bence ikimiz de haksızız..
317.
Sene doksanlı bir şey.. Bir arkadaşın doğum günündeyiz. Sadece ortamın değil muhtemelen dünyanın en ezik adamıyım o ara. En azından o sıra.. Hiç değilse o gece.. Karaoke mevzularının yeni yeni popüler olduğu zamanlar. Sen bir şarkı istiyorsun, elemanlar cd’den bulup müzikli kısımlarında sesi açıp şarkı söylemeli kısımlarda kısıp sana söyletiyorlar. Türk işi karaoke işte ne olacak.mına koyim. neyse işte herkes istiyor Aşkın Nur Yengi, Bendeniz, Tarkan falan.. Sıra bana geldi. Dedim Ferdi Tayfur “Sanma Sana Dönerim..” Abi garsonundan doğum günü hatununa kadar herkes öyle bir baktı ki bana, yerin dibine girmek deyimi gerçek olsa dakka durmam girerdim.. Çalmadılar tabi, yokmuş ellerinde. Saçma sapan bir utanç ve gelişmemiş bir aşağılık kompleksini elime verip popidik şarkılar dinlemeye ve söylemeye devam ettiler…
Yirmi sene geçmiş aradan neredeyse. Şimdi o garsona da, o işletmeciye de, o o gece orada kim varsa alayına da gecikmiş bir sitem yollayıp bağıra bağıra söylüyorum lan işte. Hadi bakalım! !
318.
Uyuyorsun şimdi. Ya da uyuyacaksın birazdan. Uyu kuzum. Ama bir taraftan da beni dinle. İkisini birden nasıl yapayım deme, yaparsın sen. Senden önce sevdiğim kadın uyurken bile dinlermiş beni. Her ağladığımda yatağından fırlayıp kucaklar, öper, emzirir, tekrar uyutana kadar başımda beklermiş. Annemmiş..
Şimdilik işler iyi gitmiyor. Tabii şimdilik. Biliyorsun hepsi geçecek bunların. Umutsuzluğa kapıldığının farkındayım zaman zaman. En çok da o zamanlar üzülüyorum. İnan bana hepsi geçecek. Pessoa şey diyor ya hani kitabında “Kuvvetli bir inanç ve yeterli isteğin üstesinden gelemeyeceği hiçbir şey yok.” Ben hem bütün gücümle inanıyorum sana hem de bütün kalbimle istiyorum. Sen de aynı şeyleri düşünüyorsan, gerisini zaman halleder hiç merak etme..
Günler iyice birbirine benzemeye başladı burada. Bu iyi bir şey mi yoksa kötü mü emin değilim. Ama şunu biliyorum ki o birbirine benzeyen günlerin içine sızan her şeyde biraz sen varsın. Kitap okurken senin sevebileceğin yerlerin altını çiziyorum, radyoda sevdiğin şarkılar çıktığında ben sevmesem de koşulsuz bir saygıyla sonuna kadar dinliyorum ve annemle günde en az bir kez senden konuşuyoruz..
Biraz içtim yine bu gece. İçip içip yazıyorsun diye kızar mısın ki? Bu gece kızma e mi kuzum? İnsan Çarşamba gecesi neden içer? Çok özlediği biri vardır da ondan içer. Bu Çarşamba gecesi de çok özlüyorum ben seni. Ama biliyorum hepi geçecek bunların. Umutsuzluğa kapılıp beni üzme. Pessoa’yı aklına getir, beni oradan hiç çıkarma, üstünü sıkıca ört ve içinden bir şarkı tut. Ben de burada o şarkıyı mırıldanayım ve ayrı yerlerde yan yana uyuyalım..
319.
Bir yerde okudum sanki sanırım bir kitap. Ortalama bir gün, ortalama bir şehirde binden fazla kuş ölürmüş. Oysa biz ne az kuş ölüsü görüyoruz. Birileri araştırsın n’olur, kalan kuşlar nereye saklar kuş ölülerini?
32.
Hayat, sebep olduğu pek çok sıkıntının bedelini ödüyor aslında. Ondan aldığımız çok kıymetli bir şey var. Boyumuzun ölçüsü.. Ölçüsüzce yaşayıp, ölçüsüzce sevip, ölçüsüzce içip, ölçüsüzce ne bok yiyeceğimizi bilemediğimiz zamanların ardından durup kendimizi ve geçmişimizi sorguladığımızda görüyoruz ki. Evet, elimize vermiş hayat. Boyumuzun ölçüsünü..
320.
tozunu silkelemektir zamanın
anımsamak dediğimiz
bu yüzden mi hatırlamak
hep öksürtür içimizi?
321.
Yirmi yıl falan önce (hemen hemen) , babamın bahçıvan olduğunu kimselere söyleyemez, kürt olduğumuzu kendimden bile saklar, gizli gizli Ferdi Tayfur dinler ve Beşiktaş şampiyon olamadığında ‘oğlum ben zaten öylesine tutuyorum’ derdim.
Yirmi yıl falan sonra gurur duyduğum şeylerin listesi;
1) Babam
2) Kimliğim
3) Ferdi Tayfur
322.
Doğalgaz faturasının üstündeki Maliye Bakanlığı logosunu sana benzettiğimde delirdiğimi anladım. Ve biraz içim rahatladı. Artık kimse bir şey yapamazdı bana, kimse üzemez, kimse zarar veremezdi. Kanunun ve tanrının verdiği yeni yetkiye dayanarak bağıra bağıra sevebilirdim artık seni. Çünkü deliler ve çocuklar her ne halt ederlerse etsinler bir şekilde bağışlanırlardı ve ben artık çocukluk trenini çoktan kaçırdım diye hayıflanmayacaktım... Ben kurtulmuştum, gerisini onlar düşünsün diye mırıldanarak dolaptan bir Ice Tea Mango aldım. Akıllı zamanlarımda Ice Tea Şeftali içerdim ama artık delirdiğim için doğal olarak saçma sapan şeyler yapmam gerekirdi, dolaptaki en saçma içecek de Ice Tea Mangoydu. Bir elimde içecek kutusu, diğerinde doğalgaz faturası on dakika kadar odada dolaştım ve içimden en sevdiğim Ferdi Tayfur şarkısı yarışması yaptım. Birinciliği Allahım Sen Bilirsin aldı. Çünkü ben de artık Ferdi Baba gibi her şeyi ona havale etmiştim...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!