Ali Lidar Şiirleri - Şair Ali Lidar

Ali Lidar

323.

Gelmemişin biri... Bu iki kelimeyi yazdım yaklaşık yarım saat önce. Sonra da bakmaya başladım. Kafamın içinden en az bir şiir, bir öykü, bir kaç ne olduğu belli olmayan parça geçti. Ama tek satır ekleyemedim bu küçücük cümleye. Hiçbirini yakıştıramadım devamına. Sonra olduğu gibi bırakmaya karar verdim. Onu, beni ve durumumuzu anlatan sihirli bir öykü olduğunu anladım sonra bu iki kelimenin. Gelmemişin biri...

Şarabı kendim içtim...

Devamını Oku
Ali Lidar

324.

'Öfkeliyim evet. Genelde öfkeliyim. Çünkü çok ayıp ettiler bana. Açık verdim çünkü en baştan, her şeye inanabilen bir salak olduğumu hiç saklayamadım. Ve tanıdığım neredeyse herkes bu özürümü acımasızca kullandı. Ve sen de, üzgünüm ama sen de farklı değilsin...



Devamını Oku
Ali Lidar

325.

Israrla bir şeyler soruyor insanlar. Dertlerini anlatıp anlamamı, hiç değilse dinlememi istiyorlar. Üstelik yıllardır ben insan sevmiyorum diye feryat etmeme rağmen yapıyorlar bunu. Ya psikopatlar ya da kafa buluyorlar benimle. Durum şeye benziyor, boşanmış bir aile terapistinden yolunda gitmeyen bir evlilikle ilgili yardım istemeye… Anlayacağınız komple sıçmış vaziyetteyiz…


Öğretmenliğe başladığım ilk yıllarda kendimi, eline gitarı ilk aldığında bir gün Joe Satriani’yle sahneye çıkacağını zanneden hevesli bir ergen gibi hissediyordum. Oysa hayat kariyer planımı Esra Erol’un evlilik programı orkestrasında basçı olmama göre tasarlamış. Bir tek farkla, o basçı sürekli gülümsemek zorunda, benimse suratım asık dolaşmaya hakkım var en azından. Niye böyle oldu? Biliyorum aslında da… Hani her şeyi bana anlatıyorsunuz ya, ben kime, neyi, nasıl anlatayım?

Devamını Oku
Ali Lidar

326.

Üşenmekten kafayı yemiş bir meczup gibiydim karşılaştığımızda. Varoluşumu ağacın, kedinin, çiçeğin varoluşu gibi sıradan ve bitimli bir varoluş kabul ederek basit ihtiyaçların ritmiyle hareket eden, hiçbir şeye şaşırmayan, olmakla olmamak arasındaki farkın kimse için fark yaratmayacak kadar küçük bir nokta olduğunu zanneden bir yarı deli… Sonra sen geldin. Çok güzeldin bir kere. Sırf bu yüzden bile bir sürü hayal kurulabilirdi. O yüzden de bir sürü hayal kurdum hiç üşenmeden. Birlikte bindiğimiz tramvayların birdenbire tenhalaşacağını, birlikte Jehan Barbur dinleyip dans eder gibi yapabileceğimizi, birlikte insanların evlerine tıkıldığı saatlerde uzun şehir yürüyüşlerine çıkacağımızı falan hayal ettim uzandığım füme renkli kanepede. Ve sen tüm bunlar olup biterken çok güzeldin. Hep… Öpüşmeli sevişmeli şeyler de gelip gelip gidiyordu aklıma tabii, allah affetsin. Çünkü cidden çok güzeldin.

Annem Darth Vader maskemi kırmış ikinci kez, eve gelince gördüm. Sinirlendim haliyle. Kazara kırdığını söylüyor ama saçma. Bence maskeyi takıp ışın kılıcımı kuşanıp mahallenin kedilerini kovalamam sinirlerini bozduğu için bilerek kırdı ve kaza süsü verdi. İşte bunlar hep sen bu kadar güzelsin ve yoksun diye oluyor. Sen yanımda olsaydın kedileri rahat bırakırdım. Valla bak!

Devamını Oku
Ali Lidar

327.

Sazova parkına gitmiştik birgün. Alıştığım müşkülpesentliğine inat, her şeyi güzel bulmuştun. Ağaçları, kuşları, masal şatosunu, korsan gemisini, hatta kısa bir süre beni... Fark ettiysen hiçbirini onaylamamıştım. Nedenini şimdi söylüyorum. Ağaçlar, kuşlar, şato, gemi, hatta ben... Hiçbirimiz fena değildik o gün haklıydın. Ama sen hepimizden ve her şeyden daha güzeldin. Ve o an bunu söylemek olmazdı. Şimdi, söylenecek her şeyi söylemek için geç kaldığım bu zamanda ve bu yerde söylüyorum bunu. Sen öyle güzeldin ki o gün parkta dolaşırken, biz, bütün park seni izliyorduk ve özellikle ben seni ağaçlardan, kuşlardan, şatodan, gemiden, hatta kendimden bile kıskanıyordum...

O günün gecesi, seni bırakıp eve dönerken, o gün olanları düşünüp, yaptığım şeyin ne kadar saçma olduğunu anlayıp ve bu saçmalığa makul bir gerekçe bulamayıp bayiden iki tane kırmızı tuborg alıp bankta içmiştim. Çok sonra düştü jeton, ben haksız falan değilmişim aslında. Ben o gün hiç de saçmalamamışm. O gün diyalektiğin ve felsefenin evrensel kurallarına uymuşum sadece. Çünkü o gün oradaki en güzel şey senmişsin. Herhangi bir şey (sevgili olur, at olur, çiçek olur, ne olursa artık...) , herhangi bir şey herhangi bir yerdeki en güzel şeyse, başka her şey hükmünü yitirir çünkü. O gün orada en güzel şey sendin ve elbet sen bunu fark edemezdin. Fark etmemek de en güzel şey olmaya dahildi çünkü. O zaman gençtim, bunun anlayamamıştım. Şimdi yeterince yaş aldım ve her şeyi anlıyorum. Bir işe yaramaz artık ama, olsun...

Devamını Oku
Ali Lidar

İnsan terk ettiği yere geri dönmemeli. Hayat dönmek zorunda bırakırsa da olacakları peşinen kabul etmeli. Olacaklar ne mi? Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacak olması mesela. 15 yıl önce son kez kapattığımda baba evimin kapısını yemin etmiştim bir daha kısa süren ziyaretler dışında buraya gelmeyeceğime. Ama yıllar ve yıllar süren acılardan sonra imkanlar ve imkansızlıklar bir tenis topu gibi oradan oraya savurup durdukça beni, sığınacağım başka bir liman olmadığını farkettim. Ve döndüm.. Arada olup bitenlerden bahsetmek istemiyorum, hayat diyeyim kısaca. Kötü yaşanmış bir hayat. Ama, insan terk ettiği yere dönmemeli. Döndüğümde, giderken geride bıraktıklarım beni tekrar aralarına kabul etsinler diye umutsuzca paraladım kendimi. Ve ilk günden anladım ki aslında çıkıp gitmek dönmekten çok daha kolaydı. Nereden mi anlamıştım? Çünkü bunu gitmeyi kafasına koyup beceremeyen ve kuyruğunu kıstırıp geri dönen herkes yaşar. Geride kalanlar hiçbir şey olmamış gibi davransalar bile size eşyanın yoğun muhalefetiyle karşılaşır/karşılanırsınız. Döndüğünüzü sandığınızda döndüğünüz yer size eski siz olmadığınızı durmadan hatırlatır. Bir zamanlar kendinizin kıldığınız o küçücük özgürlük alanı odanız işgal altındadır artık. Eskiden oraya ait olmayan dikiş makinesinin sığıntı gibi odanızda durmasına aldıramazsınız. Çünkü artık siz bir tür sığıntı haline gelmişsinizdir. Ve bunda alınıp gücenecek bir şey yoktur. Kelimenin tam anlamıyla sığınmışsınızdır bir zamanlar dünya zannettiğiniz küçücük odanıza. Sizi siz yapan her türlü saçıntının dolaplara tıkılmış ya da çatıya kaldırılmış olmasına da ses etmezsiniz. Zamanında terk edilmiş olmanın acısı bir şekilde çıkartılır sizden. Oraya ait olduğunuz yalanını önce eşya kakar başınıza. Oraya ait değilsinizdir. Hiçbir yere ait değilsinizdir..

Devamını Oku
Ali Lidar

34.
Bedenimin içindeki boşluk ya da ruhumun ağırlığı 'hiç' mertebesine ulaştığında; yani beni çevreleyen havanın ağırlığından daha hafif olduğumda, aramızdaki aşılmaz gibi görünen mesafe sıfırlanacak ve ben yanıbaşında olacağım. Bu nasıl gerçekleşecek? Henüz emin değilim. Ama tam olarak bununla ilgili bir rüya gördüm, üstelik alkolsüzdü. Çalışmalara başladım bile, bekle. Şimdilik, bitti..

Devamını Oku
Ali Lidar

35.
Doğum günün kutlu olsun! !
Tam 33 yaşındasın. 33 yaş bugüne kadar başına önemli şeyler geldiğini anlaman için önemli bir yaş. Allah, İsa'yı 33'ünde yanına aldı. Vardır elbet bir bildiği. Geçen 33 yılı hayal kırıklıkları ve pişmanlıklarla özetliyorsun. Olsun.. Kimselerin umurunda olmasan da mühimdir 33 yaş. Kutlu olsun..

Devamını Oku
Ali Lidar

36.
Kadınları severim. En çok onlar üzdü beni. Olsun. Annem de kadın sonuçta. Annemi çok severim. Ama hiç belli etmem. Galiba benim en büyük hobim bu. Kimi ne kadar çok seversem o kadar az belli ederim. Kadınlar iyidir.. Kedileri sevmem. Ve bazı kadınlar kedilere benzer. Kadınları severim ama kedileri sevmem. Kedilere benzeyen kadınları sevmem. Kadınlara benzeyen kedileri hiç sevmem. Yeterince içersem kedilere benzeyen kadınlara biraz sempati duyabilirim ama her koşulda kadınlara benzeyen kedileri sevmem. Pek uyuyamıyorum ben. İnsomnia dedi doktor. Gebermeyesice dedi annem. İyidir annem. Bir de bizim mahallede kadın az, kedi çok. Kedileri sevmem, kadınlar iyidir. Aslında kediler üzmez, kadınlar üzer. Ama yine de ben kadınları severim, kedileri sevmem..

Devamını Oku
Ali Lidar

37.
Birer kahve içelim mi dedi. Olmaz dedim, çay içelim. Kahve içmek sıkıntılı iş, bin çeşit kahve var. Çoğunun ismini telaffuz etmekte bile zorlanırım. Sonra nerede içeceksin? Şöyle afili bir mekana gitmek gerekir. Çay öyle mi ama? Çay çaydır işte (tabi sütlü-buzlu çay v.s saçmalıklarını saymazsak eğer) çay sadece çaydır. Ve belki de bu yüzden çok güzeldir. Uzun boylu düşünmeye zorlamaz insanı. En fazla açık ya da demli içme opsiyonun vardır. Çay iyidir, beraberinde buğulu bir samimiyet getirir..

Devamını Oku