Ali Lidar Şiirleri - Şair Ali Lidar

Ali Lidar

279.
Başka zamanlar neyse de
Bari yağmur yağarken yanında olsam...

Devamını Oku
Ali Lidar

Ortada kocaman bir sıkıntı vardı. Yaklaşık iki saattir tek kelime konuşmamışlardı ve iki gün daha konuşmamaları için gereken bütün koşullar oluşmuştu. Adam canı sıkılan bir adamın canının sıkıntısını belli edebileceği her şeyi yaptı. Amaçsızca salonda dolaştı, telefonu alıp hiç gelmemiş mesajları sildi. Bir ara viledayı kavrayıp mutfağın fayanslarını silmeye girişti, ama çok kısa süre sonra viledanın sapını bacaklarının arasından geçirip uçan süpürge muamelesi yaptığını farkedince süratle bundan vazgeçti. Üst üste sigara yaktı, hiçbirini sonuna kadar içmedi. Galiba sigara içmekten çok sigara yakmak istiyordu canı. Sonra eline bir kitap aldı. Ama yaklaşık yirmi dakikadır önsözü okuyordu ve bunun da can sıkıntısını gidermeyeceği çok ortadaydı.. Bütün bu süre boyunca kadın sadece ojeleriyle ilgilendi. Tırnaklarına Rönesans dönemi kilise freski özeni göstererek yavaş ve dairesel hareketlerle saatlerce oje sürdü. Güneş batmak üzereydi. Adam balkona çıktı. Betona bağdaş kurup sözlerini bilmediği eski bir Deep Purple şarkısı mırıldanmaya başladı. Tam o sırada içerden kadının sesi geldi.
Kadın: Çay içer misin?
Adam: İçerim.
Kadın: Film de almıştım gelirken izleyelim mi?
Adam: Olur.
Anlaşılan, oje seramonisi bitmişti. Adamın canı hala çok sıkılıyordu. Çay içmek istemiyordu aslında, film izlemek de istemiyordu. Ama böyle şeyler söylenmezdi. Sabaha kadar balkonda oturup bilmediği dillerde sözlerini bilmediği şarkılar mırıldanıp peş peşe sigara yakmak dışında hiçbir şey istemiyordu. Ama o kadar özgür değildi. Yavaşça doğruldu yerinden. Mutfakta kadınla göz göze geldiler. Kadın gülümsedi, adam karşılık verdi. Sonra çay suyu koydu kadın, adam da Dvd'yi açıp filmi yerleştirdi. Çay içip, film izlemeye başladılar. Sonra kadın usulca adama sokulup battaniye ile üzerlerini örttü. Başka zaman olsa muhtemelen sevişirlerdi. Ama ortada kocaman bir sıkıntı vardı ve kimsenin bunu dillendirmeye cesareti yoktu. Filmin ortalarına doğru kadının nefes alış ritmi standartlaştı ve adam onun uyuduğunu anladı. Uyandırmamak için azami çaba göstererek çekyattan ayrıldı. Kadın mırıldanarak ve adamdan kalan boşluğa gövdesini iyice yayarak uyumaya devam etti. Adam balkona çıktı. Betona bağdaş kurup biraz önce mırıldandığı ve sözlerini bilmediği Deep Purple şarkısını hatırlamaya çalıştı. Çok uğraştı ama bu kez melodiyi bile çıkartamadı. Olsun dedi kendi kendine, Orhan Gencebay'da olur...

Devamını Oku
Ali Lidar

280.

Tamamen kafayı yemediysem eğer, yağmurdan...

Küçükken, deli olurdum yağmur yağdığı zaman. Hemen kendimi dışarı atıp, damlaların altında salak salak dolaşmak en büyük eğlencemdi. Ama annem neredeyse hiç izin vermezdi buna. O zamanlar çamaşır makinemiz yoktu ve annem için benim dışarı çıkmam ekstra ıslak ve çamurlu kıyafetler demekti. Gökgürültüsünü her duyduğumda Pavlov'un iti gibi koşullanır, kudurmuş bir şartlı refleksle bir cama koşar bir anneme yalvarırdım. Sonuçta izin alamayınca da camın önüne tüneyip boynumu büker, ağlamaklı gözlerle dinene kadar yağmuru seyrederdim... Neydi beni her yağmurda büyüleyerek dışarı çeken? Hiç bilmiyorum...

Devamını Oku
Ali Lidar

281.
Ne zaman umudun azalsa seç bir yıldız yukarı bak
Bir çizgi çek dik açıyla kalbim altında olacak
Dün geçti bugün de geçer aslolan bir gün kavuşmak
'İmanın en sevdiğim şartı Meleklere inanmak...'

Devamını Oku
Ali Lidar

282.
Biraz zaman geçer sonra
Bir bakarsın hiç yaşanmamış gibi oluruz
Yaşantıyız şimdilik evet canımız yanıyor hala
Ama zaman büyülüdür her yaşantıyı anı yapar
O yüzden

Devamını Oku
Ali Lidar

283.
"Bana bu deli gömleğini kitaplar giydirdi usta. Kitapları ciddiye almaktan, kitaplarda çekilen acıları gerçek zannetmekten, kitaplardaki kahramanların yaşadıklarına kendi yaşantılarımmış gibi muamele etmekten kafayı yedim! "

"Neden? Çok mu yalnızdın? Herkes kitap okur, etkilenir. Sonra kitabı kenara koyup spora gider, televizyonu açar, sevgilisiyle buluşur... Ne bileyim yapar işte bir şeyler. Sen niye hapsettin kendini kağıt duvarların arasına? "


Devamını Oku
Ali Lidar

284.
Şiirimizin en zarif abisi; ergenliğimde ne yapmak istediğini anlamaya çalışarak, ilk gençliğimin solculuğunda 'öteki mahalleden' olduğu için gizli gizli ve hayıflanarak, sonra sonra satırlarındaki acıyı ve masumiyeti bütün yüreğimde hissederek okuduğum, her yol ayrımımda bana öğütler verip elimi tutan Cahit Zarifoğlu'nun ölüm yıldönümü bugün. "Seçkin bir kimse değilim/İsmimin baş harfleri acz tutuyor" diyecek kadar mütevazi olan bu güzeller güzeli abimin ölümüne yakın son sözleri; " Kırlarda çiçekler artık bensiz açacak! " Ruhun şad, mekanın cennet olsun sakalları gözlerinden kara derviş yürekli abim...

Seçkin bir kimse değilim
ismimin baş harfleri acz tutuyor

Devamını Oku
Ali Lidar

285.

"Ah Beni Vursalar Bir Kuş Yerine! "

Yataktan çıkıp çıkmama çelişkisi. Kahvaltı telaşı. Hava nasıl acaba merakı. Duş mu alsam? Koltuk altı koklamacası... Bugün idare ederim. Ne çok kuş ötüyor burda, mahalle değil Manyas kuş cenneti mübarek. Kuşlar karnımı acıktırıyor. Düşünceler midemi bulandırıyor. Kuşlar sussa, aklım sussa ben de herkes gibi uyusam. Kuşlar susmuyor, aklım karışıyor. Kuş mu vurup yesem? Arkasından ağlayıp. Hem ağlayıp hem;

Devamını Oku
Ali Lidar

286.

Beni anlamıyorlar Gölge. Sen de anlamıyorsun. Kimse anlamıyor. Böyle görünmeye, olduğum gibi görünmemeye mecburum. Çünkü ben olmadım. İçi Kan Ağlarken Gülümsemek Zorunda Olanlar Diyarının Olgunlaşmamış Düküyüm ben. Tek varis benim. Kardeşlerimi boğdurdum. Sorumluluklarım vardı, sorumluluklarımı yedim! Sululuk yapma mı? Çok ayıp Gölge, benim işim sululuk. Yoksa kurur gideriz bu kadar akıllının arasında. "Konuya dönün sayın düküm! " Konular öpsün seni Gölge, deliler yıkasın, şizofrenler sırtını kaşısın... Tamam tamam afedersin. Konuya dönelim Gölge. Düşüncelerim, kalbim, ruhum, organlarım, bedenim... Hepsi ayrı ayrı hareket etmek zorunda. Hepsine bağımsızlık verdim. Düküm lan ben istediğime veririm. Gülme piç. Türkçenin puştluğu işte bağımsızlık veririm demek istedim elbet. Canımı sıkma seni de solucan gölgesi ilan ederim sürüm sürüm sürünürsünüz sümküremiyesice sülükler süzü. Pardon sizi. Evet evet konuya dönelim. Ayrı ayrı hareket etmek zorunda hepsi. Ancak bu şekilde birinin hareketini (ne var düşünceler hareket edemez mi?) diğeriyle inkar edebilirim. Edebilmeliyim... Düşüncelerimi ağzım reddetmeli, kalbime aklım itiraz etmeli, ellerimi diz kapağım uyarmalı... Eğer hepsi birbiriyle uyumlu hareket ederse olmaz. O zaman akıllı biri gibi görünürüm. Hatta belki akıllı biri olurum. Olmaz! Ben zeki fakat akılsız bir adamım Gölge. Böyle öğrettiler bana. Böyle yaşattılar. Bu saatten sonra akıl ikimize de yük. Anladın mı Gölge? Temel felsefem "ya göründüğün gibi olma ya olmadığın gibi görün! " Beni anladın mı? Anladın mı Gölge? Ne? Anlamadın mı? Aferin Gölge aferin. Aferin...

Devamını Oku
Ali Lidar

287.

İlk utandığı yeri nasıl unutur insan? Oturduğum park bankından tepeye kaldırıyorum kafamı bin tane yıldız görüyorum. Her birinin ayrı hikayesi var sanki. Bilim adamları bu yıldızların bazılarının çoktan sönmüş olabileceğini, sadece ışıklarının bize geç ulaştığını söylüyor, doktor sigarayı azaltmamı söylüyor, annem ara sıra uyumamı söylüyor. Herkes haklı anasını satayım herkes doğru söylüyor. Bir benim yanılan, bir boku bilmeyen. Çoktan sönmüş olabilecek yıldızlara isim koymaya çalışıyorum telaşla, sigarayı doktorla pazarlık konusu bile yapamıyorum, annemse belimi büküyor diyemiyorum bir şey. Ve kafamda aynı sikik soru gece boyunca... İnsan ilk utandığı yeri nasıl unutur? Bunun cevabını bulursam eğer sıra şu soruya gelecek. İnsan en son utandığı şeyden nasıl kurtulur?

Devamını Oku