Ali Lidar Şiirleri - Şair Ali Lidar

Ali Lidar

230.
Gittiğim her yerden az evvel çıkmış gibiyim
Nereye baksam bulamıyorum kendimi
Olduğum hiçbir yerde değilmişim gibi geliyor
Olmadığım her yerde de varmışım gibi..

Devamını Oku
Ali Lidar

231.

Üniversitenin ilk yılları. Her boku bildiğimi zannettiğim zamanlar. Kendimce ezik olduğunu düşündüğüm bir herifle tartışıyoruz. Konu önemli değil, hatırlamıyorum da zaten. Sıkıştığı bir yerde öyle bir soru sordu ki bana lavuk, yıllardır ne içinden çıkabildim ne de cevap bulabildim. Beni kelimenin tam anlamıyla göt eden o soru şuydu. “İyi de, sen kimsin lan? ” O gün bugündür durmaksızın düşünürüm. İyi de, ben kimim lan?

Devamını Oku
Ali Lidar

232.
Her boka gücüm yeter zannediyorum bazen. Her şeyin üstesinden gelirim, herkesin ağzının payını veririm diye düşünüyorum. Hele ki bir kaç duble de rakı içtiysem Zaloğlu Rüstem Pehlivan çıksa karşıma madara eder yollarmışım gibi geliyor bana. Derken onunla karşılaşıyorum. O.. Dört tarafı kapalı antep fıstığı. En başta görmezden geliyorum onu, bir kenara bırakıp üst tarafı geniş yarıklı fıstıkları indiriyorum mideye. Ama her şey gibi onlar da bitiyor elbet ve pakette kalan ve o ana kadar umursamadığım her tarafı kapalı antep fıstığıyla göz göze geliyorum kaçınılmaz olarak. Ve mücadele başlıyor. Çöplerle birlikte çöp poşetine atmayı gururuma yediremiyorum, çünkü öyle yaparsam güzel devam eden geceyi mağlubiyetle bitirmiş olacağım. Çaresiz elime alıp kendisini, müstehzi bir tavırla süzüp bir çatlak, bir açıklık, bir tırnağımı sokacak boşluk arıyorum. Ama yok, şerefsiz antep fıstığı kırk yerden kilitli kale kapısı gibi ışık sızdırmamacasına kapanmış içine. Umudum kırılıyor lakin mağlubiyeti kendime yediremediğimden ağzımın sol tarafına atıp kendisini yorgun dişlerimle ve birikmiş bir hınçla abanıyorum. Aynı anda kırk yerden kırılıyor melun antep fıstığı. Fıstık içi ve kabuklar imkansız küçüklükte parçalarla iç içe geçiyor. Yenilebilecek kısımlarla yenilemeyecek kısımları birbirinden ayıramıyorum ve derin bir nefretle ne varsa ağzımın içinde çöp poşetine tükürerek haykırıyorum. Mutlu musun orospu çocuğunun antep fıstığı, yenildim sana! !

Devamını Oku
Ali Lidar

233.
Kırıklığa yazgılıysa da tüm çocukluk hayalleri
Annemin terliğine ve yer yataklarına rağmen
Tasolarım vardı benim bir de hayal kırıklıklarım.
Bıçkındım, çocuk irilerinden topumu koruyacak kadar
Ve babamın aldığı kolu bozuk atariye

Devamını Oku
Ali Lidar

234.
Böbrek taşı düşürdüğüm için sıkça Üroloji polikliniğine gittiğim zamanların birinde orta yaşlı, prostat hastası bir abiyle tanışmıştım. Yan yana oturduğumuz banklarda bir türlü gelmek bilmeyen sıramızı beklerken bir yerlerden laf açıldı ve sohbet etmeye başladık. Oradan buradan konuşurken birden bire bir soru sordu bana. "Sence gerçek mutluluk nedir? " Bir süre düşündüm. Sonra aklıma gelen cevapları sıralamaya başladım. Sevdiğin ve çok özlediğin biriyle görüşmek, torunlarınla oyun oynamak, ihtiyacı olan birilerine yardım etmek vs. Velhasıl herkesin aklına gelebilecek şeyleri teker teker söyledim. Gülümseyerek "Yook" dedi. "Eyvallah bunların hepsi güzel şeyler ve haliyle insanı mutlu eder. Lakin hepsinden daha çok mutlu edebilecek şey nedir biliyor musun? " Sanırım bilmiyordum, bir şey söylemeden abiye bakmaya devam ettim. Bir süre sustu ve sonra "İşeyebilmek" dedi. "Çişin geldiği zaman kolayca, canın yanmadan ve bir yerlere takılmadan son damlasına kadar işeyebilmek kadar mutlu eden hiçbir şey yoktur" Gülümsedim. Sonra başka konulara daldık, mevzu geçti gitti. Ama ben o diyaloğu hiç unutmadım. Ne zaman çok mutsuz hissetsem kendimi, bolca su içip sonra çişimin gelmesini beklemeye başladım. Gelir gelmez de gitmeyip tuvalete biraz daha sıkıştırmasını bekledim. Sonra yüzümde minik bir tebessümle tuvaletin yolunu tutup o huzur veren şırıltıyı dinleyerek dedim ki. "Ohh be, işemek mutluluktur.."

Devamını Oku
Ali Lidar

235.
Dünya çok kalabalık, ben stepler kadar tenha
Gelirsen biz oluruz, yalnızlıktan kurtulurum
İyi biri değilim ayıkken, sarhoşken idare ederim
Dünyayı dize getiremem, oralet ısmarlayabilirim..

Devamını Oku
Ali Lidar

236.
Ally Moriance "Mutluluk kendi varlığının farkında olmamaktır" der, Oktay Rıfat "Mutluluk bir çimendir, bastığın yerde büyür" der, Esteban Hatche "Senden nefret eden insan sayısıyla mutluluğun doğru orantılıdır" der, Cemal Süreya "Mutluluğun kahvaltıyla ilgisi olmalı" der, Ferdi Tayfur "Gitmekte kararlı isen, mutluluklar dilerim"der, Orhan Baba da her zamanki dervişane tavrıyla "Dertler benim, çile benim, mutluluk senin olsun"der. Ben de bi siktirin gidin la başımdan derim!

Not: Orhan Baba hariç, ona demem
Not 2: Ferdi Tayfur da hariç tabi ona hiç demem
Not Son: Tamam la tamam gavurlara derim türklere demem

Devamını Oku
Ali Lidar

237.
Ne öğrendik bu hayattan? Hatırlamamak özgürlüktür. Bellek ise özgür olmamıza tahammül edemeyen sinsi bir orospu çocuğu!

Devamını Oku
Ali Lidar

238.
Bütün yorulmamışlıklarını birden bire ve bir kerede yoruluverir insan. Aniden. Bakkala gidip gelirken mesela. İki ekmek, bir yoğurt ve bir kısa parlıament alıp dönecektir alt tarafı. Alır da. Sonrası geçmeyecek bir yorgunluk işte. Bütün ölememişliklerini tek seferde öleceği gibi, bütün ağlayamadıklarını tek seferde ağladığı gibi, bütün sahip olduklarını tek seferde yitireceği gibi. Yorulmaz insan bazen. Yorulmaz, yorulmaz, yorulmaz. Sonra birden bire yoruluverir. Ekseriyetle bakkala giderken. İki ekmek, bir yoğurt...

Devamını Oku
Ali Lidar

239.

Güzel laflar etmesini pek beceremezdim belki. Ama her iki Ferdi Tayfur şarkısından birini ezbere bilirdim. Ve birileri bunu takdir etmeliydi. Ve bu birilerinin başında sen gelmeliydin. Ve belki ben ipe sapa gelmez adamın tekiydim ama sen ısrar etsen bende, belki bir şey olurdu benden. Ve çok kızdım ben sana. Ve çok sevdim seni. Ve çok dalgalıydı senin saçların. Ve o kadar güzeldin ki sen, ne bok yiyeceğimi bilmiyordum ben. Gece yarısına kadar rakı içtim ben de, gece yarısından sonra da oralet. Sen enteresan hayallere sarılııp uyudun, ben hayaline sarılıp uyudum. Herkes saçmalık dedi buna, ben kader dedim.. Öyle öyle ağardı işte saçlarım..

Devamını Oku