Ali Lidar Şiirleri - Şair Ali Lidar

Ali Lidar

Buna benzer bir acıyı yaşamıştım evvelden
Olacakların farkındayım hiç uzatma istersen
Mavi saplı bir balta senin kadar iş görür
Ucuna, asılmış bir kuş kondururuz dilersen

Sakatlanmış bir atım sürünün arkasında

Devamını Oku
Ali Lidar

...................

Ömrümün sadece başlarını biraz hatırlıyor ve sonunu biliyorum. Aralarda ne yaptım peki? Allah kahretsin! Arada olup biten her şey birbirine benziyor ve karışıyor. Hatırlamaya çalışmak bile bu kadar sıkıntı verirken nasıl yaşamışım bu hayatı? Nasıl çat diye çatlamamışım orta yerimden? Neye benziyor bu durum biliyor musun? Kötü bir filmi yüzellinci kez falan seyretmeye...

Fakat şükürler olsun ki ölümümle bunların hepsinin üstesinden geleceğim. Bunu biliyorum. Nasıl mı? Anlatırım. Ölmek isteyip de ölemediğim her anın, her sıkıntının, kalıp katlanmak zorunda olduğum her acının intikamını tek seferde alacak gibiyim...

Devamını Oku
Ali Lidar

Tekel bayii ile onkoloji kliniği arasına
Uzun ve kalın bir ip gerip yürümek istedim üstünde
Terliyor muyum koltuk altlarım mı ağlıyor anlayamadım gitti
Ve sıcak olup olmadığına bir türlü karar veremiyorum gecenin
Bir şey gibiyim, bir böcek, bir değersiz şey işte
Evet evet bir böcek her şeye geç kalmış

Devamını Oku
Ali Lidar

Hatırladığım ilk derin hayal kırıklığım, belki de hatırladığım en eski yaşantımdır. Kendimi bildim bileli, hatırlamakta hep güçlük çektim. Şeyler, durup dururken geliverirler aklıma, ama ne zaman özellikle hatırlamaya çalışırsam bir şeyi, beceremem. İlk derin hayal kırıklığım da sıradan bir arkadaş toplantısında, biçimsiz bir meyve tabağının içinde geliverdi aklıma.
Bana ilk derin hayal kırıklığımı yaşatan dünyada en güvendiğim varlıkmış meğer. Babammış. Benim babam.. Dünyanın en güçlü, en merhametli, en akıllı ve kendisinden başka herkese karşı en insaflı adamı. Babam. Benim babam.. Hikayemin bazı detayları silinmiş belleğimden. Ama bazı imgeler canımı hala yakacak kadar net. Herşeyin başlangıcı ise. Bir meyve. Hangi meyve? Emin değilim. Bir meyve ve babam. Benim babam.. Benim kahramanımdır babam. Bazıları herkesin kahramanıdır bazıları ise sadece sizin. İşte benim babam ikinci tür kahramanlardandır, sadece benim kahramanımdır babam.
Meyve sevmiyorum ben, yemiyorum. Zorunda kaldığım zaman ucundan yemeye çalışıyorum evet, ama sevmiyorum. Ne zaman meyve çıksa karşıma, babam geliyor aklıma. Babam, benim kahraman babam.. Üç yaşındayım, belki de dört ama beş değil. Kiraz ya da vişne (emin değilim hala) istiyorum. Babam kanepede, uzanmış yüzükoyun. Ellerimden tutuyor.. Ellerim çocuk eli.. 'Yok oğlum' diyor. Yok. Ne yok? Para mı? Anlamıyorum ki. Ben meyve istiyorum. Babam uzanmış kanepede, yüzükoyun. Ellerimden tutuyor. İki çocuk elim, iki kocaman elin içinde kayıp. Bana ne diyorum, istiyorum. 'Yok oğlum' diyor babam. Ne yok? Galiba babam ağlıyor 'Yok Oğlum' Anlamıyorum ki.. Ne yok? Yok ne? Ne istediğimi tam olarak hatırlamıyorum. Ama küçük kırmızı meyvelerden biri emininim, ya kiraz,ya vişne. 'Yok oğlum' diyor babam. Ama var. Var işte biliyorum ben. Adamın ismini de hatırlamıyorum. İbili gibi bir şey. İsim mi o, lakap mı? Bilmiyorum. İbili işte. At arabası var ve içi o meyvelerle dolu. Satıyor işte sokağımızda, gördüm ben. Çocuklu bir kaç kadın etrafını çevirmiş arabanın. O meyveden alıyorlar. Ben de istiyorum. Baba. Babaa.. Babam nerede? Babam evde olmalı. Koşarak eve giriyorum. Babam kanepede, yüzükoyun uzanmış. Annem mutfakta galiba. Sesi geliyor, kendisi yok. Sanki ağlıyor. Çocuklar İbili'nin başında. Ben de istiyorum. Baba diyorum, ben de istiyorum. 'Yok oğlum' diyor babam. Babam ellerimi niye kocaman sıkıyor? Babamın sesi titriyor. Ama. Ama babalar ağlamaz ki. Babalar bağırır, anneler ağlar. Ama babam ağlıyor galiba. Sanırım kötü bir şey yaptım ben, olmayacak bir şey istedim. Sussam ben, ağlamayı bırakır mı babam? İstemiyorum ben ondan desem yine kocaman kocaman gülerek havalara atar mı beni?
Baba.. Ben artık kocaman oldum. Ve biliyor musun, yüzüne karşı hiç söyleyemedim ama ben sana içimden hep babacığım dedim. Babam, babacığım.. Bilmiyorsun değil mi, meyve yemeye çağırdığınızda neden hep bir bahane bulup gelmiyorum. Ben meyve sevmiyorum baba, istemiyorum. Ne zaman nerede o küçük aptal kırmızı meyveleri görsem ellerim acıyor benim. Onlar benim babamı ağlatıyor.. İstemiyorum. Ne olur artık kimse ısrar etmesin, ben meyve sevmiyorum..

Devamını Oku
Ali Lidar

Ben senin tek zaferinim sakın aklından çıkarma
Peleponnes savaşlarını da Spartalılar kazanmıştı
Penelope Cruz fena kadın sayılmaz
Demek ki fenalık bir tür vitamin eksikliğidir
Ya da bunları boşver şimdi
Madam Cruie Oscar mı almıştı Nobel mi?

Devamını Oku
Ali Lidar

Ortadoğu ayakta. Hz.İbrahim'den sonra tarihinin en onurlu put kırma girişimine soyunan Arap halkları tiranların saraylarını teker teker başına yıkıyor. Tunus, Fas, Mısır derken Libya, Bahreyn, Yemen. Ve hiç kuşkusuz teyakkuz halinde bekleyen diğerleri. Son otuz yıldır emperyalizmin oyuncağı olmak bir tarafa emperyalizmin bizzat kendisi haline gelen Mübarek, Kaddafi ve benzeri diktatörlere, ruhlarını satın alan çok uluslu petrol şirketleri bile yardım edemiyor bu kez. Çepeçevre etrafını sardıkları Filistin halkının acılarına ve çığlıklarına inatla kulaklarını ve kalplerini kapatan, yardım etmek bir yana yok sayma politikalarıyla İsrail'i cesaretlendirip tarihin en büyük kitlesel kıyımına yol veren Mısır'ın son firavunu; gittiği her yerde çadır şov yapan, futbol klüpleri, petrol şirketleri ve İsviçre bankalarındaki 80 milyar dolarıyla tek başına halkının toplam milli gelirinden daha fazla servete sahip Trablusgarp zorbası. Ve ülkelerini CIA'nın iğrenç emellerine peşkeş çeken şeyhler, emirler. Söyleyin şimdi kim yardım edecek size? . Bakalım arkasına saklandığınız uluslar arası yahudi lobisi ve Amerikan gizli servisi kıçınızı kurtarabilecek mi? Evet sıçtınız oğlum siz. Maldan mülkten vazgeçip kıçınızı kurtarma hesapları yapmaya başladınız bile. Keyfinizce yönettiğiniz, histerik siyonist planlara alet ettiğiniz, baskı ve zorbalıkla korkutup koyunlaştırdığınız halklarınız artık uyandı.. Artık bedel ödeme vakti. Son otuz yıldır Filistinli çocukların akan her damla kanında ve göz yaşında 'emeği'olan Hüsnü Mübarek ve şahsiyetsiz petrol zengini muadilleri. Allah büyük dedik size inanmadınız. Alma mazlumun ahını dedik her şeylerini aldınız. Aşağılık kişisel hırslarınız ve satılmış ruhlarınızla uygarlıkların beşiği Mezopotamya'yı kan gölüne çevirdiniz. Ama buraya kadar. Kolay ölüm yok size oğlum. Ruy-i Mahşer de sizi nasıl cezalandıracağını Allah bilir elbet. Ama buradan öyle kolay kurtulamayacaksınız. Emperyalizmden canı yanmış bütün mazlumların lanet ve bedduası yakanızı bırakmayacak. Yaşasın kardeş halkların soylu direnişi..

Devamını Oku
Ali Lidar

ben obi wan kenobi değilim sevgilim
ışın kılıcım yok, kahrı ikiye bölemem
olsa olsa bağımsız film çekme heveslisi
düşük bütçeli işler yapmak zorunda kalan
uzakdoğulu bir yönetmenin
üçüncü sınıf komik kostümlü kahramanı olabilirim..

Devamını Oku
Ali Lidar

ışığın kırıldığı yerde göz yaşının ne hükmü var
nasıl da dönüyor gün farkımızda bile değil
bu karıncalar bu otlar hepsinin var bildiği
ben küçüğüm dünya büyük aklım bir türlü ermiyor
şu saatte kim bilir kaç japon işe gidiyor
kaç nepal'li tapınakta kaç çad'lı aç kim bilir

Devamını Oku
Ali Lidar

Al işte düştün sen kendin düş kapımın yan dalı
Göğsüm daralsa da biraz yakamda bir ferahlık
Taliydin hem izafi as'lolmadan kayboldun
Vehimdi zaten mutluluk kaybın sayılmaz vahim
Temaşa bekleme boşa belki hayırdır gidişin

Devamını Oku
Ali Lidar

Yüksek sesle konuşma olur mu benimle? Fısılda yeter, duyarım ben, bağırma ne olur.. Ve lütfen benim sesimin yüksek perdeden çıkmasına da aldırma. Kalabalık evde büyüdüğüm için birbirimize bağırmadan duyuramazdık sesimizi. O yüzden küçük harflerle konuşmayı bir türlü beceremedim. O zamanlar da farkındaydım aslında, ne kadar çok bağırırsam o kadar az anlaşılıyordum, ama bu bir aile geleneğiydi. En çok babam bağırırdı anneme, ara sıra da annem babama. Öyle anlarda kendimi mutfağa kapatırdım ve seslerini duymamak için bağıra çağıra saçmalardım. (Saçmalamaya meyyalim ta o zamanlardan miras olmalı) Ama ne yaparsam yapayım duyardım. Ya ellerim çok küçüktü ya da kulaklarım çok büyük. Bir türlü tam olarak kapatamazdım. Mutfak kapısının altından sızan ses, kapatamadığım kulağımın içinden beynime girerek beni yiyip bitirirdi. Hiçbir şey anlamazdım. Neden kavga ettikleri hakkında da hiçbir fikrim yoktu. Galiba onlar da bilmiyorlardı nedenini. Onlar amaçsızca birbirlerine bağırırdı, ben de kendime. Yıllarca sürdü bu drama ve kulaklarımla ruhum arasındaki zar yavaş yavaş yırtıldı. Şimdi sen ne zaman benimle yüksek sesle konuşsan, kulağım değil ruhum titriyor sanki. Yapma olur mu? Bana bağırma, fısılda yeter, duyarım ben..

İnceliklerden pek nasiplendiğim söylenemez. Yıllarca kendimle ve herkesle girdiğim kavga bedenimde kirpi oklarının oluşmasına neden oldu. Şimdi sen elini uzattıkça canını yakacaklardır. Normal.. Eğer istersen ve yeterince sabredebilirsen onları tek tek koparman mümkün. Ama iyi düşünmelisin, eğer yarıda bırakacaksan hiç başlama ne olur. Ya tamamen yol at bütün dikenleri, ya da hiç uğraşma..

Beni anlamadığın zamanlar da olacaktır. Saçmaladığım, ne yaptığımı bilmediğim.. Anlamaya çalıştıkça ve anlayamadıkça sinirleneceksin. Ama şunu unutma, öyle anlarda ben de bilmiyorumdur neyi neden anlatamadığımı. Bana yardım et, beraber anlamlandıralım beni. Kırılma, küsme, kaçma.. Senin gücün benden sevilebilecek bir adam yaratmaya yeter, unutma..

Devamını Oku