Ali Lidar Şiirleri - Şair Ali Lidar

Ali Lidar

Yakasına kırmızı karanfil taksın devlet, tanınsın
İç ve dış temsilciliklerde havaya iki el ateş açılsın
Çam ağaçlarının altında zabıtayla polis öpüşsün
Suç işleyen kedileri idare edin bu bahar
Beni ve söylediklerimi derhal aklınızdan çıkarın
Tek bir vasiyetim var size kavgada ve esenlikte

Devamını Oku
Ali Lidar

-Artık her yer Kerbela

Yendim sanırım ölümü/biteviye gülüyorum
Önüne güneşi almış/ağaç gibi gülüyorum
Şah Kerbela'da yalnız/yardımına gidiyorum
Kumlardaki masumlara/içme suyu götürüyorum

Devamını Oku
Ali Lidar

Huzursuzum yine..
İçimin derinliklerinde
elimle ulaşamadığım bir yerler kaşınıyor.
Kötü yaşanmış bir hayatın tek güzel tarafı
çıkardığımız derslerdir ya hani.
Ben o derslerin hepsinden kaldım.

Devamını Oku
Ali Lidar

* Neden insanlar mandanın zavallı yavrusunu hain bir sineğe kaptırdıktan sonra arkasından ağlamasına delirmiş gibi göbek atarak tepki veriyorlar?

* Büyüklerimizin ellerinden küçüklerimizin de gözlerinden öpeceksek yaşıtlarımızın neresinden öpeceğiz?

* Dört yanlış bir doğruyu götürüyorsa neden binlerce doğru tek bir yanlışı ortadan kaldıramıyor?

Devamını Oku
Ali Lidar

Uzun zaman sonra ilk kez bir kitabı bitmesin diye yalvararak okuyorum. Ağır ağır okuyorum, sindire sindire. Dergide tanıtımını görür görmez vurulduğum, elimde dergi koşarak İnsancıl'a girdiğim ve 'Serhan ben bunu istiyorum' diyerek küçük çaplı bir velveleye neden olduğum kitap (gerçi o an yokmuş ellerinde, sipariş verdiler dört gün sonra geldi) şu an elimde ve ben neresinden okuyacağımı şaşırıyorum..
"..Bense bu kırık çocuk kalbimle içinden tren geçen her şeyi sevdim, hepsine yetişmeye çalıştım, geç kaldığım da olmuştur olmasına da, ama bilinsin isterim ki hiçbir treni bekletmemişimdir, trenler beni beklemezken ben çok tren beklemişimdir, beklediklerimin çoğu da gelmiştir şükür, bazılarıysa geçmiştir, şükür.. Kendini sevmek için otomobil, şehirleri sevmek için otobüs, bir ülkeyi sevmek içinse tren şart. Dünyayı sevmek içinse uçak gerekir.Memleketi o kadar çok sevseydik bu kadar tren yoksunu olur muyduk? Tren bir evdir çünkü, memleket kadar büyük bir ev. İçinde herkese yer vardır. "
Haydar Ergülen, kalemine ve şiirine meftun olduğum bir yazardır zaten. Üstelik hemşerimdir, Eskişehirlidir ve Eskişehir aşığıdır. Bu bile kitabın ilgimi çekmesi için yeterli olabilirdi aslında. Ama kitabı elime alır almaz ustayla tanışıklığımın bu kadarla sınırlı ol-a-mayacağını anladım. İçinden tren geçen her satıra çocukluğumdan beri düşkündüm ben. Ve şimdi elimde içinden tren geçen kocaman bir kitap var. Eline sağlık Haydar Ergülen..
"..Hepimiz o trenlerin içindeyiz ve aynı istasyondan geçiyoruz. Bazen de hiçbir yerden gelmeyen ve hiçbir yere gitmeyen bir tren özlemiyle de durduğumuz oluyor o istasyonda. O zaman, 'zaman' diye bir anıyı çalışmaya başlıyoruz içimizde, belleğimizde ve 'kader saati' diyoruz o kısacık an'a. Ve bunu söyler söylemez de çoğunlukta kalıyoruz. Bazen çoğunlukta kalmakta azınlığa sayılır. Biz 'çoğunlukta kalanlar', hani o 'kader istasyonu'ndan geçenler, sırasını bekleyenler, bilet arayanlar, ayakta gitmeye razı olanlar, bütün şehirlerden uykulu geçenler, gözü uykudan başka hiçbir şehir görmeyenler, bir bakıma kader yolcuları yani.."
Haydar ERGÜLEN- TRENLER DE AHŞAPTIR- Kırmızıkedi Yay. Şubat-2011

Devamını Oku
Ali Lidar

İkibinlerin başı gibiydi. Çok içtiğim bir gece (nasıl içmişsem artık) hastaneye götürdü arkadaşlar beni. Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Servisi. Çok ağır değildi durumum sanırım. Mide yıkamaya falan gerek duymadan iğne yapıp serum takıp yatırdılar bir yatağa. Sızmışım.. Gözümü açtığımda bir ses duydum. Adamın biri bana sesleniyor. Kafamı sese doğru çevirdim. Bir kaç yatak ötede belden üstü çıplak, omuzlarından göğsüne kadar kocaman örümcek dövmeleri olan, her iki kolu da dirseğe kadar sarılı, çam yarması gibi bir adam bana sesleniyor..
“Şşştt, genç! ”
Etrafıma bakındım tekrar, ikimizden başka kimse yok odada. Yine de şu salak soruyu sordum.
“Bana mı dedin abi? ”
“Genç, kapıyı tut sigara içmem lazım.”
“Sigara! ..”

Devamını Oku
Ali Lidar

110.
Bazı geceler, zaman duracak kadar yavaşlar. Böyle anlarda insan kendine anımsayıp kederleneceği bir anı seçer istemeden. Binlerce kötü anı içinden en çok canını yakanı bulup çıkartır bilinç ve öncesinin arafındaki çöplükten. Bazı geceler, zaman akmayı unutur. Canını ısırmak ister insan geçemeyen saatler boyunca. Belleği, yıllarca şımartıldıktan sonra terk edilen, artık sokak köpeği olmayı beceremeyen ama gidecek bir evi de olmayan zavallı bir kaniş acınasılığıyla oradan oraya atlayıp durur. Bazı geceler, zaman bir yerlerde takılıp kalır. Bazı şarkılar sadece böyle zamanda dinleyelim diye vardır. Bazı şiirler ancak böyle zamanlarda anlaşılabilir. Bazı hikayelere sadece ve sadece böyle zamanlarda katlanılabilir. Bazı geceler, zaman buzdan bir bıçak kadar sert, soğuk ve şeffaftır. Görünmez bir el onu ruhumuzun en hassas noktasına batırır..

Devamını Oku
Ali Lidar

111.

Olur olmaz ne varsa havale ettiğimiz zaman
zaman ki bir yerde geçip gitmeye mecbur
bir sen varsın her türlü geçmelerin dışında
bir de haftada bir iki rakı içtiğim geceler

Devamını Oku
Ali Lidar

112.
Boşalmış sigara paketini ters yüz edip masada
rengini unutmuş kalemi kırılasıya bastırarak
içinde laleler geçen boktan püsürden satırlara
içinden intiharlar geçen satırlarla saldırdım
aramızdaki mesafe ışık yılı bile değilken

Devamını Oku
Ali Lidar

113.

Jean Baudrillard modern zamanlarda sahte ile gerçeğin yer değiştirdiğini ve 'eksinin eksisi artıdır' diyen evrensel mantık ilkesinden yola çıkan simülakratörler tarafından oluşturulan sahtenin sahtesi gerçektir zannının doğduğumuz andan itibaren beynimize onluk çiviyle çakıldığını söyledi her fırsatta. Baudrillard'dan 2500 yıl önce yaşayan Platon da çok daha anlaşılır bir ifadeyle yaşadığımız dünyanın kötü bir 'idea' taklidi olduğunu, gerçek zannettiğimiz şeyin duyularımızla algılayamayacağımız 'asıl gerçekliğin' kusurlu bir kopyasından başka bir şey olamayacağını anlattı öğrencilerine. Ondan önce yaşamış olan Septik-Sofist Georgias ise ilk ve son noktayı en baştan koymuştu aslında. 'Hiçbir şey yoktur, olsaydı da bilemezdik, bilseydik de aktaramazdık! '
Baudrillard'ı, Platon'u ve Georgias'ı hayatı boyunca hiç duymamış, tesadüfen tanıştığım ayyaş bir park filozofu şuna benzer bir laf etti geçenlerde. Çektiğimiz hiçbir sıkıntı gerçek değil! İnsan ruhunun acıyla kurduğu ilişkinin sebebi de sonucu da aynı aslında. Kendisi.. Kendisi ve hasta beyninin yol açtığı mesnetsiz abartılar.. Otu boku abartan birer manyak mıyız, aslında haklı olan sadece Nihilistler mi bilemem. Belki de gerçekten bildiğim tek bir şey var, hiçbir şey bilmediğim..

Devamını Oku