Ali Lidar Şiirleri - Şair Ali Lidar

Ali Lidar

308.
Pavyonda çalıştığım yıllarda (dostlarım bilir üniversitenin ilk yıllarında pavyonda çalışmıştım, vestiyerde duruyor gelenin gidenin ceketini paltosunu alıp veriyordum) şarkıcı Pervin abla vardı. Her gece mutlaka bir tane Bergen şarkısı söyler ve söylerken de muhakkak ağlardı. Bir gün dayanamayıp sordum “abla madem bu şarkılar seni bu kadar üzüyor neden her gece söyüyorsun” diye. “Üzülüyorum be sosyolog (pavyonda lakabım sosyologdu) ” dedi,” kadersiz kadın bok yoluna öldü gitti. Ben de her gece bir şarkısını söyleyip kendimce anıyorum işte. Orospunun fatihası da böyle olur ne yapayım! ! ” Önce Pervin ablaya baktım sonra önümde duran Giddens’ın Sosyolojiye giriş kitabına.. Sonra dedim ki,” Allah kabul etsin be ablam..”

Devamını Oku
Ali Lidar

309.
Anne, ben olmamışım beni bir daha doğur!
İçimden yağmurlar geçsin gölgende kurulanayım
Kandırıldığım ne varsa hepsi tedavülden kalksın
Anne, sen her şeyi bilirsin, İzmir bize çok mu uzak?

Devamını Oku
Ali Lidar

31.
Neyin var sorusuna verilen 'hiçbir şeyim yok' cevabı kadar yürek burkan bir şey olamaz zannımca. 'Hiçbir şeyim yok' sihirli bir sözcüktür aslına bakarsanız. Cümleyi kısaltıp 'i'si uzatılmış bir 'hiiiç' gibi de kullanabilirsiniz. Yine aynı çok anlamlı etkiyi yaratır. Hatta öyle kullanmalısınız yoksa karşı tarafta eşcinsel olduğunuza dair şüpheler oluşabilir. Türkçe'nin en büyük problemi de bu işte. Konuşma dili, yazı dili gibi kullanıldığında çok sevimli bir algı çıkmıyor ortaya. Mesela arkadaşınıza 'ben akşam sizin yanınıza gelmeyeceğim, evde ailem ile birlikte yemek yiyeceğim' yollu bir şeyler söylerseniz adamın kafasından muhtemelen şu geçer. 'Gay lan bu.' Neyse konu bu değil şimdi. Konu şu. 'Hiiç' dedğinizde bundan iyiyim bir sıkıntı yok anlamı çıkar, ya da pek çok insan öyle düşünür. Ama ağızdan çıkan gerçek anlamıyla yorumlandığında, ortaya çıkan tablo bir insanın tanık olabileceği en büyük kişisel trajedidir. 'Hiçbir şeyim yok..' Hiçbir şeyim kalmadı der gibi.. Hiçbir şeyi olmayan bir adamdan daha trajik ne olabilir ki?

Devamını Oku
Ali Lidar

310.


Olmak istediği yerde olamayan herkes, biraz acıklı biraz da komik (he amk he trajikomik derler ona, çok biliyonuz!) bir gülümsemeyle dolaşır sokaklarda. Özellikle Ekim’de, özellikle yağmurun yağmak isteyip de yağamadığı zamanlarda, özellikle çok popüler olmayan bir Müslüm Gürses şarkısı mırıldanarak, özellikle mutsuz, ekseriyetle nereye gideceğini bilmeyerek, bilhassa da kendisi dahil hareket eden her şeye, hatta hareketin kendisine küfür ede ede…

Yirmilerimin sonunda bırakmıştım kendimle hesaplaşmayı. Allahın ve annemin benim için öngördüğü hayata eyvallah diyerek, ikisinin gölgesine sığınıp kaderime razı olmuş; kitaplarımla, oyuncaklarımla ve iki gecede bir içtiğim bir kaç kırmızı tuborgla kendime yalandan bir mutluluk sığınağı inşaa etmiştim. Kendimi kandırmışım, otuz altı yaşıma bir gün kala fark ettim (doğum günüm üç ekim)

Devamını Oku
Ali Lidar

311.
Standart güzel algısıyla kafamdaki güzel algısı kesişmedi hiç. Eksiklik bendedir kuvvetle muhtemel. İnsanın kendisi çirkin, muhayyilesi fakir, imkanları sınırlı olunca estetik yargıları bile bi sikime benzemiyor. Schopenhauer buna ‘normal’ der, Nietzsche ‘köle estetiği’ der, Platon ‘güzellik ideasından nasiplenmemek’ der, Marx ‘proleterya alt kültürünün aşağılık kompleksi’ der, Baudrillard ‘Simulakra’ der (Baudrillard zaten her şeye simulakra der!) , Georges Perec ‘abi istersen bunları unutalım’ der, annem ‘annem benim sen ne güzel şeysin’ der, Veysel bir şeyler der ama ben anlamam, Babam hiçbir şey demez! Ve ben bir tek babamı anlarım. Babam benim, güzel babam. Dünyanın en güzel hiçbir şey söylemeyen adamı. Öyle işte. Mühim bir mevzu değil elbet lakin kayıtlara geçsin istedim. Rakıdan mütevellit..

Devamını Oku
Ali Lidar

312.
Nerede olursam olayım
Duyunca yağmurun sesini
Sokağa atıyorsam kendimi
Düşün artık içimin kirini

Devamını Oku
Ali Lidar

313.

Yapraklar birikmiş kapımızın önüne
Süpürmeye kalktı annem
Sakın dedim, süpürme anne!
Yağmurla gelen güzeldir, yağmurla beklenen güzel

Devamını Oku
Ali Lidar

314.
Bir yerden çıkıp eve gidiyorum. Son bakkalı da geçmişim eve girmek üzereyim. O an bir soru beynimi çömçüklemeye başlıyor! Lan! ! Sigaram yeter mi ki benim? Korkarak montun cebine atıyorum elimi. Boş! Hassiktir. Yavaş hareketlerle diğer cebimi dıştan yokluyorum. Bir şeyler var gibi. İnce bir güvenle daldırıyorum elimi montun cebine. Ohhh… Henüz açılmamış sıfır paket sigara. O an öyle bir oh çekiyorum ki.. Al işte Abidin, al sana mutluluğun resmi. Mutluluk nedir? Mutluluk gecenin köründe aldığını tamamen unuttuğun sigarayla sol elinin aniden buluştuğu andır..

Devamını Oku
Ali Lidar

315.
Soluduğum hava gibisin
Varken farkında değilim
Yokluğun ölümcül..

Devamını Oku
Ali Lidar

316.

Haklıyım demiyorum. Ama sen de haklı değilsin. Belki ikimiz de haksızızdır. Ve bu ikimizin de haklı olmasından daha iyi. Çünkü haksızlık karşısında haklı olmak öfkelendirir, hak karşısında haksız olmak ise (en azından bu kadar kaybetmedik kendimizi) durup düşünmeye sevk eder. Duralım ve düşünelim sadece. Bence ikimiz de haksızız..

Devamını Oku