288.
En çok aldığım iki eleştiri (ki eleştiri ne lan, siz kimsiniz oğlum oturduğunuz yerden neyi eleştiriyorsunuz diyeceğim ama neyse şimdi gece gece kalp kırmayayım) neden bu kadar küfür ediyorsunuz ve neden bu kadar öfkelisiniz? Peki güzel kardeşim cevap vereyim madem. Sen niye küfretmiyorsun ve sen niye öfkeli değilsin? Gazeteyi açıyorum ve 13 yaşındaki çocuğa 2 sene boyunca tecavüz eden 20 tane adamın serbest bırakıldığını okuyorum. Ben şimdi bu orospu çocuklarına küfür etmeden, öfkelenmeden ne yazabilirim. Yazmayayım diyorum içim el vermiyor, yazıyorum küfür etti oluyorum. Söyleyin bana şimdi bu şerefsizleri başka hangi dille anlatabilirim. Evimin iki kilometre ötesinde 19 yaşında çocuk sopayla dövüle dövüle öldürülüyor. Ben o sokaktan her geçtiğimde nasıl öfkelenmem, nasıl küfür etmem? Allaha inanan allahtan, inanmayan kendi vicdanından korksun lan! Bu acıyı duyup, şahit olup öfkelenmeyen insanın vicdanının.mına koyim ben. Günde 20 lira yevmiye almak için Adıyaman'dan Adana'ya pamuk toplamaya gidilen traktörün römorkunda 30 kişinin can verdiği ülke oğlum burası; yavşak patronun üç kuruş fazla kazanmak için 300 küsür madenciyi diri diri yaktığı ülke, karısını kendisinden habersiz sokağa çıktı diye 46 altı yerinden bıçakla deşip öldüren adamla aynı havayı soluyor, aynı sokakta dolaşıyoruz. Siz niye öfkelenmiyorsunuz asıl ben buna şaşıyorum? Siz niye küfretmiyorsunuz?
289.
Freud, insan bir yere özellikle bakmıyorsa muhakkak o bakmadığı şeyi düşünüyordur gibi bir şey söylüyor. Umurumda değil dediğimiz şeyler en çok umursadıklarımız galiba..
Klasik Mantığın evrensel bir kuralı vardır. Bir şeyin olumsuzunun olumsuzu o şeyi olumlar. Şeylere şiddet katmak için kullanılan her türlü pekiştireç de olumsuzu olumluyor olabilir bu durumda. Biri sana senden nefret ediyorum derse nefret ediyordur. Çok nefret ediyorum derse bir düşünmek lazım. Ama çok çok nefret ediyorum diyorsa eğer, etmiyordur abi. O zaman kesin seviyordur ama seninle ilgili başka bir derdi de olduğu için böyle söyleyebiliyordur..
29.
Unutmak ve hatırlayamamak arasındaki fark kadar keskindir sıkıntı ve huzursuzluk arasındaki fark. Birbirlerini çok anımsatsalar bile, ikisini de farklı zamanlarda yaşayanlar çok iyi bilir ki sıkıntı ve huzursuzluk asla birbirlerine indirgenemeyecek ruh halleridir. Sıkıntı geçicidir çoğu zaman, geçmese bile şekil ve ritim değiştirerek zaman zaman nefes alma imkanı tanır. Huzursuzluk ise bir kez çöreklendi mi insanın içine hiç gitmemecesine yerleşir.
Sıkıntı korku gibidir, huzursuzluk ise kaygıyı andırır. Ve korkularla baş etmek kaygılarla baş etmekten çok daha kolaydır. Korku, kaynağı ne kadar kuvvetli olursa olsun sonuçta belli bir nesneyle ya da eylemle ilgilidir. Kaygı ise nedeni belli olmayan başka türlü bir korkudur. Bir tür belirsizlik hissi yaratır kaygı ve kalıcı tedirginliklere yol açar. Korkularımız bizi endişelendirir ve bir şekilde üstesinden gelmeye çalışırız. Bunu beceremesek bile en fazla korkak damgası yer ya da gerçekten korkak oluruz. Başedilemeyen sürekli kaygı ise insanı delirtir.
Sıkıntı zamanla artar veya azalır. Bazen anlık oyalanmalar bile onu dağıtmaya yetebilir. Huzursuzluk ise -eğer kaynağı kötü yaşanmış bir hayatsa- iç organlarımızdan biri haline gelmiştir. Evet canlı bir şeydir huzursuzluk, içimizde bir yerlerde sürekli kımıldar. Mutlak huzursuzluk eşiğini geçtiyseniz eğer onu dağıtmak ya da onunla baş etmek imkansızdır..
290.
Vakti zamanında bir zat yollara düşmüş Cüneyd El Bağdadi'yi ziyaret etmek için. Mahalleye gelince kahvedekilere sormuş, evini göstermişler. Gitmiş, kapıyı çalmış. Kapıyı açan Cüneyd El Bağdadi "Kimi arıyorsun? " diye sorunca adam "Cüneyd'i arıyorum" demiş.. Cüneyd El Bağdadi'nin cevabı ibretlik...
"Ben de..."
Kendimi bildim bileli kendimi arıyorum ben de. Kimim? Yani ben benim elbette de benim diyen bu ben aslında kim? Çaresiz bir arayış bu. Yine Cüneyd'in çaresizlikle ilgili muazzam bir tesbiti var. Çare arayanlara "Çare, çareyi terk etmektir", der. Çare çareden vazgeçmektir demek gibi bir şey bu. Cüneyd Allah dostu bir veli, kendinden vazgeçmesi de kolay nefsini öldürmesi de. Ben halt edeceğim peki?
291.
Uyuduğumda uyanacağım gün dünün aynısı olacak. Bugün de bir önceki günün aynısıydı çünkü. Kendimi herkes tarafından aldatılmış salağın teki gibi hisediyorum. Sanki herkes gizli gizli beni izleyip hayvanlar gibi eğleniyor..
Truman Show diye bir film vardı. Jim Carrey'nin. Şimdi uzun uzun filmi anlatamayacağım ama orada bir sahne var. Herkes tarafından kandırıldığını geç de olsa fark eden Truman'ın kafasını yukarı kaldırıp bir kaç saniye bakakaldığı bir sahne. İşte o bakışla bakıyorum günlerdir etrafa...
292.
Bazen bir bardak çayın hayatınızdaki pek çok insandan daha çok hatırı var gibi geliyorsa, panik yapmayın, bir sigara yakın ve gülümseyin. Siz de artık bir yetişkin olmuşsunuz demektir..
293.
Bir insan bir boku bir kere yediyse bir daha yer. Tecrübeyle sabittir bu. Tabi benim tecrübemle değil. Benim tecrübelerimden aforizma falan çıkmaz. Kederli ve mutsuz sarhoşlar için kafa sikecek anekdotlar çıkar sadece. Kaç tane insan evladı gelip gittiyse bu dünya çöplüğünden alayının tecrübeleriyle sabittir. Yani bunu, bir insanın bir bok yediğinde aynı boku bir daha yiyeceğini herkes bilir. Peki ben niye şimdi herkesin bildiği bir şeyi anlatmaya çalışıyorum? Anlatmaya çalışıyorum çünkü bunu daha önce de yapmıştım. Anlatmaya çalışıyorum çünkü kederli ve mutsuz bir manyaksan daha önce anlatmaya çalıştığın şeyleri durup durup anlatmaya çalışırsın. Anlatmaya çalışıyorum çünkü bu yolunu siktiğimin dünyasında gerçekten anlatmak istediğim şeyler kimsenin umurunda değil. Anlatmaya çalışıyorum çünkü anlatmazsam susup kendi bataklığımda boğulacağım. Al işte yine yaptım gerçekten anlatmak istediğim ama kimsenin umurunda olmayacağını bildiğim için anlatmadığım şeyler anlatmaya başladım bile. Anlatmaya çalışıyorum diye başlayan hiçbir kişisel açıklama umurunuzda değil. Bunu da anlatmaya çalışmıştım eğer unutmadıysanız. Neyse özeli bırakıp genele dönelim. Hepinizin çok iyi bildiği gibi bir insan bir boku bir kere yediyse bir daha yer. Anlatabildim mi! ?
294.
Llosa bir öyküsünde hiçbir şeyi unutmayan bir adamı anlatır. Adını şimdi hatırlayamadığım kahraman doğduğu andan itibaren gördüğü, duyduğu, yaşadığı tek bir şeyi bile unutamaz. Herkes bunun tanrının bir lütfu, çok özel bir yetenek olduğunu düşünür ve adama imrenerek bakar. Adam ise neredeyse her gece tanrıya dua eder unutabilmek için. Fakat nafile... Hiçbir şeyi unutamaz ve başına gelen bir dizi saçma sapan olaydan sonra kafasını duvarlara vura vura intihar eder. İşte o hikayede geçen bir diyalog vardı. Kendisine unutmamanın ne kadar müthiş bir yetenek olduğunu söyleyen bir dostuna şöyle cevap vermişti bizim adam. "Tanrı nefret ettiği insanlara öyle yetenekler verir ki, dışardan bakan herkes bunu ödül zanneder fakat bu aslında cezaların en büyüğüdür. Üstelik bunun nasıl bir lanet olduğunu da kimselere anlatamadığı için aslında iki kere cezalandırılmış olur. Bu da Tanrı'nın yaptığı bir tür espridir! "
Bir süredir kendimi Llosa'nın kahramanı gibi hissediyorum. Hafızam en büyük düşmanım ve ben umutsuzca kafamı vuracak duvar beğenmeye çalışıyorum. Tanrım, afedersin ama bu hiç komik değil!
295.
Hüznün görünmez perdeleri
Tersine çevirdi ruh iklimimi
Kışın lirik ve manik
Yazın tuhaf ve depresif..
296.
Beklenen geldiğinde gelmiş olmaz her zaman. Olmuyor. Bazen öylesine uğruyor beklenen, bazen geçerken uğruyor, bazen hala orada olup olmadığını kontrol etmek için bazen de geride nasıl bir enkaz bıraktığını görmek için... Sonra geri gidiyor. Gider...
Kimsenin Sikine Takmayacağı Kişisel Tavsiye 1: Yeterince beklediğini düşünüyorsan çok zaman geçmiştir ve artık bu kimsenin umurunda değildir!
Beklenen geldiğinde sevinirsin. Gideceğini bile bile. O yüzden kızamazsın gelişine. Çünkü bir kez daha gözlerine bakabilmişsindir. Tuhaf olan şudur, giderken de kızamazsın. Onun bir peri olduğuna karar vermişsindir çoktan ve periler bir görünüp bir kayboluyor diye onlara kızılmaz...
Kimsenin sikine takmayacağı kişisel tavsiye 2: Asla bir periye aşık olmayın, asla bir perinin gelmesini beklemeyin, onları uzaktan sevin ve olur da karşılaşırsanız gözlerinin içine bakıp mutlu olun..
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!