Ali Lidar Şiirleri - Şair Ali Lidar

Ali Lidar

Küçükken her küçük çocuk gibi kendimi kahraman zannettiğim zamanlar olurdu. Ama en uzunu on beş dakika sürerdi bunların. Ya benden daha iri bir çocuk kabadayısına toslardım ya da kendi beceriksizliğimin sınırlarına.. Sonrası fiyasko..

Dördüncü sınıfta aşık olmuştum. Kız beşinci sınıftaydı ama bunun hiçbir önemi yoktu. Aşık olmuştum işte, yani galiba. Şimdi geriye dönüp baktığımda durumun adının aşık olmak olduğunu biliyorum tabi ama o zaman ben bu kızı seviyorum diyordum kendi kendime. Aşk ve sevgi arasındaki epistemolojik farkı bilecek seviyede değildim. Malum, o zamanlar yaşım henüz tek haneliydi. Ve ciddi bir sorunum vardı. Kız beni tanımıyordu, tanımayı bırak farkımda bile değildi. Görmemişti beni, her tenefüs sınıflarının kapısının önüne sotelenip seyrettiğim kız beni görmüyordu. Muhtemelen gözleri çok değmiştir bana, ama okuldaki yüzlerce sümüklü oğlandan biriydim nihayetinde nasıl farkedecekti ki beni. Evet bakmıştı bir kaç kez bana ama hiçbirinde görmemişti..

Dikkat çekmek için yaptığım şaklabanlıkları burada anlatmamın hiçbir anlamı yok. Kolayca tahmin edileceği gibi kendimi komik durumlara düşürürüp arkadaşlarımın taşak geçmesiyle sonuçlanan bir dizi girişimde bulundum elbette. Ama hiçbiri bırak işe yaramayı, onun dikkatini çekmemi bile sağlamamıştı.. O güne kadar..

Devamını Oku
Ali Lidar

O kadar acı çeker ki insan, canlılar arasında bir tek o kahkahayı icat etmek zorunda kalmıştır der Nietzsche. Ya da buna benzer bir şey işte sarhoşum şimdi bu kadar hatırlıyorum…
Elbistan Şeker Fabrikası’nda çalışıyordu babam. Ortaokul yıllarım.. Ertesi tatil olan bazı günler işyerine götürürdü beni. Orada tanışmıştım Şeref amcayla. Dünyanın en güzel gülen adamıydı. Hafiften de Kemal Sunal’a benzerdi. Cebinde hep şeker taşırdı. Ya da benimle karşılaştığı zamanlarda cebinde hep şeker olurdu, bilmiyorum. Ne zaman beni görse kocaman gülümser sonra cebinden şeker çıkartıp verirdi. Bir keresinde şuna benzer bir şey söylediğini anımsıyorum babamın. “Bu Şeref kadar gamsız adam yoktur. Dünya yansa içinde hasırı yok derler ya, öyle bir adam. Surat astığını gören yoktur. Ne olursa olsun hep güler..”
Bir akşam morali epey bozuk geldi babam. Sordu annem ne oldu diye. O anlatırken ben de duydum. Kendini asmış Şeref amca. Fabrikanın kazan dairesinde…
Kim bilir nasıl acı çekiyordu da bu kadar çok gülüyordu. Dinmiştir ölünce acıları. Ölüm her şeyi sıfırlar..
Yirmi küsür yıl geçmiş üstünden. Cin içiyorum Caner’le beraber. Yan masada birileri Nietzsche’den bahsetti. Duyunca yukarda yazdığım sözü hatırladım. O söz de birden bire Şeref amcayı anımsattı durduk yere. Bellek yavşak bir düşman gibi davranıyor bazen. Canını yakacak şeyleri tamamen unutmana izin vermiyor. Freud’unun da amına koyim bilinçaltınında..!
Haberi duyduğum ilk andan daha çok üzgünüm şu an. Şeref amca için yeterince üzülmemiş olmamın mahcubiyeti bu sanırım. Mahcubiyet böyle bir şey işte. Gecikmeye gelmez. Geciken mahcubiyet ekstra üzüntü ve utançla çıkartır acısını..

Devamını Oku
Ali Lidar

Konuştukça uzaklaşıyorum gün be gün çocukluğumdan
Susmak günümü ağartıyor, sesim kırık saç teli
Bir üzünçlük mesafe var ikimizin arasında
Arkamızda aydınlanma, hümanizm, kentsoylular
Bilincimin altını bir ellesen korkarsın
Orada saklı evimiz ve adını bilmediğim çocuklar

Devamını Oku
Ali Lidar

ben bunları eski bir türk filminde görmüştüm
delirten bir acıyı tek başıma izlemiştim
jilet kesiği bir soğuktu dışarı çıktığımda
nefesleriyle buz üfleyen köpekler görmüştüm
sonradan oyuna girip ilk önce alınmanın
ne demek olduğunu önceden de biliyordum

Devamını Oku
Ali Lidar

Ulaşınca herkes sever seni
ben ulaşamayınca da sevdim
yıldız tozu gibiyken sen
ya da kaf dağı çiçeği
olsun dedim ne yapayım
yatıp en erken uykulara

Devamını Oku
Ali Lidar

Aklından bir katedral tut beni bahçesine gömsünler
Dilini bilmediğim zangoç dışından Fatiha okusun
Sevgilim insan bazen yalan söylemeye bile üşenir
Çocuklar geçer yanından dönüp bakası gelmez
Zaman olur iki kişinin inandığı yalan bile
Bir bakarsın yalan olmaz gerçeğin kralı olur

Devamını Oku
Ali Lidar

Kurduğunuz hayaller kadar büyüksünüz diye bir laf etmiş adamın biri. Cinsellik ve seyahat içerikli bir kelimeyle yanıt vermek istiyorum kendisine. Siktir ordan..
Hayal kurmak güzeldir tabi. Ama çocukken. Zaten büyümek denen şey de hayat tarafından, kurduğun hayallerin neden gerçekleşemeyeceğine ikna edilme sürecin değil mi? İkna olmamıyor musun? Ee, yersen artık..

İlkokuldayken bir tane sihirbaz gelmişti okula. İkinci sınıftaydım galiba. Böyle şapkadan tavşan çıkaran eski zaman illüzyonistlerinden. Yarım saat kadar gösteri yaptı bize. Ama o yarım saat çocuk ömrümün en uzun yarım saatiydi. Aklımı oynattım. Kelimenin tam anlamıyla aklımı oynattım. Yaptığı şey büyü değildi, el çabukluğuydu tabi ama büyülenmiştim işte. O an karar verdim ileride ne olacağıma. Eve gider gitmez babama anlattım gördüklerimi. Babaa dedim, ben sihirbaz olacağım.. Yirmi dakika kadar güldü. Ben hiç gülmedim. Daha sonra da kimseye bahsetmedim bundan..
Sonra ortaokulda Star Wars'ı izledim. Yeni bir aşk doğdu hemen. Bu sefer hayallerimin mesleğini bulmuştum, Jedi Şövalyesi olacaktım. Obi Van Kenobi'nin çırağı olmam lazımdı. Bu kez babama hiçbir şey anlatmadım, galiba biraz büyümüştüm. Kendi kendime eski florasanlardan ışın kılıcı yapıp, nesneleri düşünce gücümle hareket ettirmeye çalıştım günlerce. Ama hiçbir cismi hareket ettiremedim, bütün florasanlar da ilk vuruşta kırıldı.. Anladım ki Jedi de olamayacaktım, öyle bir meslek yoktu, en azından bizim ülkemizde yoktu. O andan sonra mesleki hayaller kurmaktan vazgeçtim. Puanımın tuttuğu yeri okuyup ilk mesleki ihtimal olan öğretmenliğe başlayıverdim. Eğer su ürünleri fakültesini falan kazansaydım o işi de aynı heyecanla yapardım, çok da farketmezdi artık..

Devamını Oku
Ali Lidar

Şimdi tek bir şey söyle, sonsuza kadar susalım
Şimdi bütün imkanlar ayağımıza serilsin
Şimdi sen uzaksın ya, kilometreler var arada
Şimdi bir mucize yarat her şey lehimize gelişsin
Şimdi alkollüyüm biraz saçmalıyor olabilirim
Şimdi seni seviyorum, gerisini idare et

Devamını Oku
Ali Lidar

Sincan'dayken ben bu akşam tren sürat giderken
aklıma takılan şeyler var ve yanımda kimse yok
yol kenarındaki çiçekler kimsenin umurunda değil
ya herkes çok yavşak ya tren çok hızlı
bulut var en tepede başka bir şey başka mavi
ben gördüm evet ben bir tek başka hiç kimse görmedi..

Devamını Oku
Ali Lidar

..sen farketmiştin zaten daha ilk konuşmamızda benim hiç zeki biri olmadığımı değil mi? Böyle şeyler saklanmıyor malesef. Ben ne kadar tersiymiş gibi davransam da kafası çalışmayan şapşalın tekiyim itiraf ediyorum artık. Ama yine de insanların özürleriyle dalga geçip eğlenmek hoş değil. Yani şeye benziyor bu. Hani deliler olur ya mahallelerde. Sokaklarda falan yatıp kalkarlar, bildiğin deli işte. ve çocuklar o zavallı adamlara yapmadıklarını bırakmazlar. Taşlarlar, kovalarlar, küfür edip dalga geçerler. Aslında bundan o çocukların kötü oldukları anlamı çıkmaz. Bu onların eğlence anlayışıdır ve yaptıklarının kötü olduğunu da düşünmezler. Düşünseler zaten yapmazlar öyle şeyler. Yani niyetleri kötü değildir.. Ama işte hiçbir iyi niyet de yapılan fenalığı ortadan kaldırmaz. Neyse işte başa dönmem gerekirse insanların saflıklarıyla, zaaflarıyla hatta zaman zaman özürlülük derecesine ulaşan zekasızlıklarıyla eğlenmek gerçekten de eğlenceli olabilir. Ama hiç adil olmadığı kesin. Ve çok acımasızca olduğu da. Bence yapmamak lazım.. Yapmasan olmaz mı? Hadi işine bak artık, gösteri bitti..

Devamını Oku