175.
Sen, bir sürü şeyin arasında fırsat buldukça beni düşünürsün; ben hep seni düşünürüm..
Sen, benimle birlikte çocukları, tabiatı, sokak köpeklerini falan seversin; ben bir tek seni severim..
Sen, eski türk filmlerine, trafik kazalarına, fakir öğrencilerine ağlarsın; ben yalnız sana ağlarım..
Sen, arkadaş sohbetlerinde, fotoğraf çekinmelerinde ve metruk meyhanelerde mütemadiyen gülersin; ben sadece seninle gülerim..
176.
Mutluluk bir lafa bakıyor mutsuzluk başka her şeye..
177.
Ölüm var bir de.. Ama düşününce o kadar da kötü gelmiyor aslında. Ölüm var ve onun olduğu yerde başka hiçbir şey yok. Bütün hayal kırıklıkları, aldatılmışlıklar, aşağılanmalar, anlatamamalar, çaresizlikler. Hepsi.. Hepsi tek seferde silinip yok oluveriyor. Böyle bakınca kötü bir şey olmaktan ziyade bir tür kurtuluş seçeneği gibi bile gelebiliyor..
178.
Birileri size hayatın adil olduğundan falan bahsederse ona sakın inanmayın. Tabi adaleti benim gibi tanımlıyorsanız. Bence adalet insanın hak ettiği muameleyi görmesidir. Ve malesef hayat denilen şey buna göre programlanmamıştır. Biri vardır örneğin, deli gibi görmek istediğiniz. Haketmişsinizdir de bunu ama göremezsiniz. Kırk çeşit imkansızlık bir araya gelir ve bir türlü göremezsiniz. Oysa onu görmeyi hiç haketmeyen (hak etmeyi bilerek kullanıyorum, çünkü bu bir hak bence) bir sürü saçma sapan adam her gün görürken, burnunun dibinden ayrılmazken hatta, siz göremezsiniz. Mahalle bakkalı, mesai arkadaşı, komşusu.. Coğrafi mecburiyet dışında hiçbir vasfı olmayan bir dolu insan sizin bir kez bakmak için yanıp tutuştuğunuz gözlere her gün bakar. Siz bakamazsınız.. Adaletini sikeyim böyle işin demek gelir içinizden, bazen dersiniz.. Bazen de diyemez bir bira daha söylersiniz..
179.
Görkemli kahkahaların arkasında çoğu zaman derin bir ızdırap saklıdır. Izdırap biraz tırt bir kelime, yerine başka bir laf kullansam mı diye düşünmedim değil. Lakin bulamadım. (Sahi lakin var bir de, o da ayrı bir tırttır. Zira gibi. Ama yok severim ben zirayı. Zira, zira iyidir, olduğunuzdan daha derin gösterir sizi) Acı, keder, mutsuzluk falan diyebilirdim belki ama ızdırap daha bir uygun sanki. Kederli insanlar üzgündür. Mutsuzlar acı çeker. Bir süre. Geçer sonra. Geçmeyen bir ızdıraba sahip insanlar ise çoğu zaman kahkahalarla gülerler. İnsanların içindeyken elbet. Yalnız kaldıklarında ise ne bok yiyeceklerini kimse kestiremez. Izdırap işinde yeni olanlar yalnız kaldıklarında mütemadiyen ağlarlar (Bak işte mütemadiyen var bir de) Eskiler ise genelde bira içerler. Mümkünse kırmızı tuborg, olmadı şişe efes..
18.
Her işleri kolayca oluyor, bunu yaşam felsefesi yapmışlar. Kolayca aşık oluyorlar, kolayca seni seviyorum diyorlar, kolayca vazgeçiyorlar sonra da. Çektikleri acı da çok kolay oluyor haliyle, unutmaları da. Kendileri gibilerden oluşan kalabalığın içinde takılıp kalmadan tüm sahtekarlıklarıyla yaşarlarken ara sıra benim gibilerle karşılaşıyorlar ve çok sürmeden bünyeleri hata veriyor. Başta tuhaf biriyle karşılaştıkları ve bu durum ilginç geldiği için egzotik bir hayvana yaklaşır gibi temkinli tavırlarla sokuluyorlar. Ama sonra tehlikenin farkına varıp usulca sıvışıveriyorlar. Benimse kulaklarımda söyledikleri sözler çınlamaya devam ediyor. Olası hatalar için hep yedek bir hayat tutuyorlar bir taraflarında kimselere farkettirmeden ve canları sıkıldığında diğer yaşantılarından devam ediyorlar. Kendine ait bir hayata bile sahip olamayanlar ise ancak ayrıntılara boğarak yaşamlarını bu aldatılışı düşünüp çıldırmadan yaşayabiliyorlar..
180.
…
hadi geçtim her şeyden sesine nasıl kıyayım
içinde trenler var kırmızı tuborg falan
anne danteli gibi beyaz ve delik delik
gücüm yetmiyor bir şeye sakat atlar gibiyim
181.
Benim onu sevmemin nasıl bir mucize olduğunu bilmiyor. Belki de sıradan ve vasıfsız bir şey gibi görüyor bunu. O da haklı. Neredeyse tanıyan herkes sevmiş onu. Farklı boyutlarda elbet. Ama bir şekilde sevmiş. Zaten onu birazcık tanıyan birinin kayıtsız kalması, sıradan biri gibi davranması mümkün değil. Fakat ben ne yapabilirim? Anlatamıyorum. Anlatamamamın sıkıntısı içimdeki telaşı kat be kat artırıyor.. Seni en çok ben seviyorum desem, en başka ben seviyorum ve en başta, herkesten çok, en çok, en.. Ne en? İçimden geçenleri bilse koşup boynuma sarılır.Oysa sadece anlatabildiğim kadarını biliyor. Anlatabildiğim kadarını.. Anlatabildiğim kadarıyla ne yapılabilir? Birer çay içilebilir belki. Belki de eski bir bankta birer bira.. Kırmızı Tuborg.. Gazeteye sarılı.. Ben de ona sarılabilsem.. Anlatamadıklarımı anlar mı o zaman? ..
182.
Şimdi uzaklık ve özlemek ile ilgili bir şeyler söyleyeceğim. Siz diyeceksiniz ki başladı yine kafa ütülemeye. Ben de yok diyeceğim bu kez anlatacaklarım farklı. E hadi bakalım anlat diyeceksiniz o zaman. Anlatıyorum.. Özlüyorum lan! Çok özlüyorum. Başka türlü bir özlemek bu ama. Hani böyle herkesin herkesi özlediği gibi değil de, sadece ben böyle özlermişim gibi. Bu özlemeyi tasvir etmeye çalışabilirim elbet. Bir sürü süslü söz mümkün. İçinde martılar olan, trenler olan, şarkılar, şiirler, aşk sözleri olan. Bir kitabı koklayıp, bir tişörtü düşünüp, mavi bir melek çizip nasıl özlediğimi anlatabilirim. Ama bu kez başka türlü özlüyorum. O kadar başka ki neyle anlatmaya çalışsam anlatamadıklarım eksik kalacak biliyorum. O yüzden yalınlığa sığınıyorum. Bazen tek bir kelime, basitlikten kaynaklı zerafetle, bütün benzetmelerden daha kuvvetli olabilir. Özlüyorum. Çok fena özlüyorum. Hem çok güçlü hem de çok zayıfmışım gibi, coşkulu bir umutla kahreden bir umutsuzluk arasında gidip geliyorum bazen. Hisler durmaksızın çatışıyor birbirleriyle. Birbirlerine ekleniyorlar bazen, bazen birbirlerinden çıkıyor bazen de birbirlerine bölünüyorlar. Sadece şundan eminim. Tüm işlemlerin sonunda tek bir sonuç kalıyor elimde. Özlüyorum.. Bazen bir yabancı olan, bazen canımın içi; kocaman kıvırcık bir gülümseme bazen, bazen de dünyanın en güzel ihtimali..
183.
Berbat bir mağlubiyet hissiyle dolaşıyorum bazen sokaklarda. Kim olduklarına bakmaksızın, karşıma çıkan herkese yenilmişim gibi geliyor. İşin kötüsü, onlar da bunun farkında. Yüzüme bakanlar acıyarak bakıyor bakmadan geçenler de acıdıkları için bakmıyor sanki. Ortak bir vicdan azabı gibiyim. Ortadan kaybolsam herkes rahatlayacak. Önüne geçemediğim gururum sonunda bunu da yaptı bana. Aşkolsun! Kendime ve hepinize..
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!