sana kırmızılarımı göstereyim mi
gözlerime bak hayat
in sırtımdan
daha yapacak işlerim var
nasıl desem...
ruhuma bir parantez açmıştı varlığın
acaba gibi birşeydi yani
ya da ben öyle anlamıştım
termosta bırakır gibi ısıyı
ayrıntıcı dişlilerim gıcırdamaya henüz başlamıştı ki
kemik saplı çakımın bileyli yüzüne gitti gözlerim
şimdi tüm gücümü kullansam
hani şu dizkapağımın biraz üzerinde ki bol etli yere
yamadığım acılarımı dikişlerini söktükten sonra gösteren aynalara inat
kemiğimi güneş ile tanıştırsam
gözlerin zeytin
niyetlerin elâ
nerde bir veda
sen hemen ardında
bir ıslıktın
ıslaktın
kirpiklerinde nem
alnında dehşeti sabahsızlığın
içimsiz ab babında
silkeleniyorsun kadın
gözlerin büyüyor ufukta
dünya ayna elinde
sen bağrına sükut işlenmiş gece
bırak beni
yıkadıktan sonra *bukağımın küf izlerini
yürümeliyim
suç aletini çıkaramadan kınından câni
sabır, yoluma çıkmadan aşarak boyumu
ilk kontakla birlikte
elektriklenme oluyor önce
yağ pompası olası aksiliklere düşman
görebildiği her yer müjgan
ateşlenme ve sürtünmenin getirisi
hararet müşirini cezbediyor
adam gidip geliyordu
gözleri üzerinde
her kaçış bir dönüm aşktı
adam sayıp sövüyordu
dizleri üzerinde
içi içine sığmayan çocuklar gibi
çoraplarını durmadan değiştirmekti niyetim
martılarının
sapanıma kendimi bindirmekti
uçmak sonra bir kıtadan diğer kıtaya
bir istanbul'muydu maviye bu kadar yakışan deyişini seyretmek
kaypak sözlerini düşünüyordum
sabahsız pazarın
saat ondördü vurmalıydı açmak için gözleri
bir kertik daha atıyordum hayata
ölüme mi koşuyordum ne?
Mükemmel ve İlginç. Şairin şahsi zaman felsefesi dökülmüş bu güzel şiire: İyesinin özelliğini taşıyan, gerek biçim ve gerekse içeriği bakımından birlik gösteren fenomenolojik [görüngübilim] bir yapıt. Kutlarım. Selamlar.