Bir resim yapıyorum.
Çiziyor muyum,
Boyuyor muyum belli değil.
Bir köşesinde sen yanarken;
Diğerinde ben yakılıyorum.
İki aşık dağ düşün, gururlu..
Dudaklarında,
Ötüşü bozulmasın diye yalamadığım
Horoz şekerlerinin tadı vardı.
Gözlerinde,
Sevmekten duyulan utanmaların mahcupluğu…
Geceme sinen gözlerin,
Gündüzüme sığmıyor.
Aklım almıyor bu işi,
Deliriyorum.
Aşk bir deli gömleği...
Ne aşım, ne ocağım kaldı.
Hayatın frizbi oynadığı,
Tencere kapağı gibiyim.
Ey güzel tencerem!
Tombul sevgilim!
Akça buğday idim yandım kavruldum.
Harmanlarda saman oldum savruldum.
Seni aramaktan bıktım usandım.
Yeşil bir vahaydı çöl oldu sevdâm.
Gözyaşı gölünde bir damlacık su.
Göç olur.
Köy küçülür.
Şehir büyür.
Köy yok olur.
Şehir büyükşehirdir.
Sonbahar. Sonun başlangıcı. En sevdiğim, içimin kıpır olduğu bu mevsimde, insan gözünün görebileceği tüm renklerin sergilendiği bir tablodur dünya. Başkaca nedenler de var sevmek için. Siz yeter ki yaşama sevincinizi yüksek tutun. İnsanların karıncalar gibi hummalı bir çabayla kışa hazırlanmalarından etkilenip duygulanmaz mısınız? Sapları toplanmış mısır tarlalarındaki kuklaların yalnızlığı, bostan bozumlarında bahçelerden eşek, katır, traktör ve öküz arabalarıyla eve taşınan ürünün bolluğu; pekmez, salça, konserve ve ekmek yapan kadınların bitmeyen, tükenmeyen çalışkanlığı ve balta ile odun kesenlerin “Hıh” deyişleri...Bolluk ve bereket zamanıdır bu mevsim. Doğanın cömertliği, hiçbir ayırdım yapmadan inanılmaz fırsatlar sunar herkese. Örneğin siz hiç mantar topladınız mı dağlarda gün boyu yürüyerek. Ben en çok mantar toplamayı severim çünkü. Melki, kızılca mantar, saçaklı mantar, kuzu göbeği, dede bölük, cuncula, horoz mantarı, dil buran, bey mantarı ve ayı mantarı...İlk kez mi duyuyorsunuz bu isimleri. O zaman sakın ha! .Tanımıyorsanız yemenizi hiç önermem. Sizi bilmem ama ben bu mantarların hangisiyle karşılaşsam, yerde altın bulmuş gibi gözlerim parlar. Yaban eriği, kedi üzümü, ahlat, alıç ve yer elması toplamayı da çok seviyorum. Balık avına hayır demezsiniz sanırım. Suyun olduğu her yerde ve özellikle sonbaharda.
Dökülün yapraklar,
Mevsim sonbahar.
Uçup gidin rüzgarla,
Yalnız kalsın ağaçlar.
İster görenek deyiniz. İster uygarlık deyiniz. İnsan ne gördüyse atasından görür, onu yapar yaşadıkça. Yani insan atası kadar insandır önce. Atasından ötesi eğitim. Birilerinin dediği gibi, “eğitim şart” yani..Eğer biraz geliştirebiliyorsa insanlığını, ne mutlu ona. İnsanı takdir burada gerekiyor. Şeker krizindeki hastasına dekstroz serum, hipertansiyonu olan hastasına da isodril serum veren takdiri doktor değil. Söz konusu adam gibi adamsa takdiri ilahi değil, takdiri insan.
Sıkılmak, sıkışmak, rahat olamamak. Çoğumuzun başına gelmiştir misafirliklerde. Aç iken acıktım diyememek. Kuş tüyünden yatak serilse altımıza, diken üstünde yatıyor hissetmek. Uykusuz geçen gecenin ardından yorgun ve bir araba dayak yemiş gibi kalkmak yataktan. Dahası tuvaletin nerede olduğunu yüzümüz kızararak sormaz mıyız, ev sahiplerine. İşte Avcı Mustafa’nın başına gelenler de bu türden olaylardır.
UTANMAK ÜZERİNE
Herkes ağlarken gülerseniz,
Yalnız ağlarsınız.
Seviliyorken sevmezseniz hiç kimseyi,
Yalnızlıktır ön adınız.
Meraklı soru
Yalancı yanıt
Üşüttüm
Hav (a) yaz
Köpek balık
Deve kuş
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!