Çaresizlikten olacak,
Bugünlerde torso gibiyim.
Bir ayağım çukurda.
Ötekisi kırgın sana, gelemez.
Bir elim öbür elime bağlı.
Bilmem kaç zamandır aynaya bakmamışım.
Hasretle baktım bugün,
Tepeden tırnağa şöyle bir;
Yılların acımadığı anlaşılan
Aynadaki adama.
Özlem bulutlarıydı,
başıma çökünce
minik ellrimle kovamadığım
karabasan.
Çırpındıkça,
Ben bir pirinç tanesiyim.
İyiymişim kötüymüşüm kimin umurunda?
Şairmişim yazarmışım ve yahut.
Bunu bilir, bunu söylerim:
Ben-bir pi-rinç-ta-ne-si-yim.
Koca bir çuval pirinç içerisinde;
Sahip miyim köle mi?
Mecnun muyum, mecbur mu dünyaya?
Yüz yıl yaşasam da, alıp götürecekler nasılsa,
Uğruna yandıklarıma...
Görmezsen fukaranın boş sofrasını.
Taş koyarlar et yerine kaynayana..
İsten kapkara olmuş tenceresini,
Yalatırlar aş yerine doymayana...
Duymazsan ezilen halkların yasını.
Ben ulu bir dağ olaydım,
Sen keşişlememden esen rüzgar...
Kov başımdan derdim,
Al başımdan kara bulutlarımı...
Sen eksik olma lodosum.
Ne bahar eski bahar bundan sonra,
Ne de senin gibi kokar çiçekler.
Gittiğin günden beri kalp/sızım
Nefes alıyorum hepsi o kadar.
Utanmak.
Aç açık kalarak,
Gözün yaşını içe akıtmak.
Utanmak.
Ağız dolusu sövememek.
Denize hasretti kumsallarım.
Gün boyu güneşlenen erguvan akşamlarda
Kendimleydi hesabım.
Oluk oluk anı akarken içerimden,
Alt üst olurdu tüm zamanlar.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!