Rüya-
Gök kafeste beşiğini sallıyor bu sabah Azrail, gözlerinde hiç hayal kurulmamış keskin anların kuru soğukluğu,
Sinsi gülümsemesi gökkuşağı gibi zaman dilimlerini rengârenk boyuyor, bir ölünün çürümüş dudaklarında bir ağıt yankılanıyor sıcak bedeni soğuk toprakta can çekişirken
Simsiyah pelerini kan kırmızısına çalıyor şeytan suretin bugün o da muzdarip, önünde günahkâr dostların son yolculuğu, ilerde sulardan yükselen bir mahşer
Sabahın en mahreminde saklı güzelliğin peşinde
Sabahın en mahreminde saklı güzelliğin gölgesinde
Kaybedilmişliği olmayan yoldaşımın peşinde
17 köye uğradım kanaat çemberinde, asalet maskesinde
Deliler dost belledi beni, akıllılık gafletinde
Özlemin anatomisi
Zaman uçurumu ucunda
Bütün korkuların dolanmışlığı
Oklarını germiş bekler ayrılık
küçücük bir ayıcık
Sarı teni sonbahar hüznünde
Aptal bakışlı-nazlı-suskun avuntu
Körebe
Bir temmuz sallanıyor takvimin bir köşesinde
Zamansızlığı duvarla kaynaşmış, şaraplar gibi yıllanmış salkım salkım saniyeler
Dakikalar sarhoş ve tutunmuş yelkovansız duvar saatine
Sessizce gölgeler Babil’den dağılmış ve birbirine karışmış
Kıyıya bırakılan serzeniş
Zaman yorulmaksızın koşmakta, tembellik örtüsüne bürünmüş yorgun ve durgun
Parçalanmış benlikler, kokuşmaya yüz tutmuş bedenler, sesler bile hep aynı
Derinlerden gelen çığlık, dalgaların haykırışı kıyıya bırakılan serzeniş
Bulutlara uzanmış dört katlı şirin köhne apartmanın
Çatı katına konaklamış bir tavan arası yazarı
Son hikâyesinin dağınıklığında çatlaklardan sızan
Sabah güneşinin rahatsızlığında
Elleri en sevdiği kahramanın 17. satırında
Odanın dağınıklığı tebessümünün tek kaynağı…
Bulutlara uzanmış dört katlı şirin köhne apartmanın
Çatı katına konaklamış bir tavan arası yazarı
Son hikâyesinin dağınıklığında çatlaklardan sızan
Sabah güneşinin rahatsızlığında
Elleri en sevdiği kahramanın 17. satırında
Odanın dağınıklığı tebessümünün tek kaynağı…
İstanbul
Kızıl akşamlardan hüzün renkli gökkuşağı,
Göğsünden fışkırmış keskin dilli minareleri
Kümbetleri, taş duvar ahşap yüz kadim düşleri
Kırılma
Bir diyarda
Başak yağmurları var ekinlerin üzerine
Cenaze namazı alayı tarlalarda ışıldıyor bıldırcınlar mevsiminde,
Serin bir kuraklık var gün doğmadan göğüslere dolan
Buhranlar nadasa bırakılmış ve dertler demet demet sarmalanmış
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!