Martı ve küçük siyah balık
Gözlerinde eski çağlardaki savaşçıların şahin bakışları
Kanatlarını kullanışında bir kartalın semalardan süzülüşünden kırıntılar
Kirli bedeninde uzun göçlerden kaf dağına ulaşmış o leyleğin silueti
Yüzünde bir akbabanın zavallı küçük avına pençesini sunmadan önceki mağrur gülüşü
Ve bakışları balçığa dönmüş şehir gölünde kıpırdamakta olan küçük siyah balığa gömülü
Masumiyet ve kadın
Hayatın tekerrürü
Özgür Havvalar ve yasak meyveler
Sadece onlardan biri
Masumiyeti kati ama kadın
Meçhul
Sancılı bir doğumu vardı ve yarım gülümsemesi kızıla çalan yüzünde yama
Ellerini ovuştururdu meçhule giden o grift ama anlamsız yolda
Bir lokomotifin sireniyle kalkardı göz kapakları sonsuz uykusundan
Ve dudaklarına kelimeler fırtınaların ardından düşerdi
Meçhul bir gerçeklik vardı sımsıkı tuttuğu çıkınında
Oyun
Sırrı alem –kudsi varlık
Bir güz ayini anlık
Deli gönül -husnu hal
Bir şiar ruh limanından
Dil oldu lal
Küllerden beden
Asık suratı bir parça kefen
Yamalı hüzünlerin eksik basamakları
Ruhsuz diyarların zil zurna sarhoşları
Rıhtım
Ufuklarda engin bir deniz siluetinde bir kefen dalgalanıyor sanki
Engin Abinin kahverenginde toprak kokulu gökyüzü haberleri düşüyor yağmur gibi
Yağmurlu günlerde bir saklı gökkuşağı var gökler ardında
Bir akşamüzeri bir yalnızlık örülüyor duvar duvar rıhtımda
Saçlar
Saklı cennet rayihasının köklerine sarılı bir demet buse ve çiçek canlı
Kahve tohumlarının mahreminden kıvraklıkla ve ahenkle kadın ruhuna nakşı
Rüzgârın şehvet yüklü dilimlerinde zarif ellere nispet bir melodili ve dalgalı hal
Aşk ile yoğrulmuş gözlere ve cennet meyvelerine ince ince saçaklar
Sapsarı bir sayfanın üzerine yansımış
Turunculuğu sonbaharın
Rengârenk uçuşan yapraklar
Etrafımıza dolanmış
Kırmızı yapraklar
Kanlı vücutların izleriyle
Islak İstanbul sokaklarına geciken adımlarla giriyor gölgem,
Kaldırımlara birikmiş su birikintisinde oynak kırmızı entarili kadın
Köşedeki o kadim sarhoşun tükürüğüyle minarelere doğru yankılı savrulan
Son sözleri olsa gerek kırmızı ışıkta unutulmuş çamurlu bir aşkın
Sahipsiz martı bayat bir simidin gevrek ama tatsızlığında etten soğutulmuş
Serseriliğin Sonatı.
Kahpece hançerlenmiş hatıralar, can çekişen İnançsızlık ilk nota.
Aklanmayan ahlaksızlığın ak düşmüş saçlarına, do re mi fa.
Düşüncelerin devinimi, içerdeki o yalnız adamın çürüyen gençliği,
Ölüm binlerce yıl sonrasına vuslat, kurtlu fikrisizliğin ilginçsizliği artık yelkenler fora.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!