Haydar baba
O köşe başında o kirli tabureler
Üzerinde unutulmuş fikirler
Eski meyaneci mi-kumarhane efendisi mi
Bilinmezliği sessizliği
Durak
Kırık kalpler yolunda girift bir yalnızlık
Gözlerine alan araba farlarının sevecenliği
Peşinde kalakaldığın gözler
Kahve tebessümsüzlüğünde bekleyişin
İnce soğuk zamanın bitmeyişi
Kör neyzen- ney
Kelimelerin hicranında sessiz bir name
Gülümseyen yüzünden kopan ıssız bir yol
Parmakların neyde akışına suskun
Feryat- görülmemiş zamanın dansına
Tebessüm
Nefret
Ne tatlı bir süzülüşü var dilden
Bakar ama görmez ise insan
Ne gelir elden
Bilirim insanı
Yunusu duymazdır –mevlanayı görmezdir
Bir kirli aynanın ardında
Silik yüzlü maske
Yalancı yolların gölgesi
Yırtık pabuçlara bakıyor
Son rıhtımın ucunda
Yalnız bir fener
Mektup
Kırık dolma kalemin kurumuş damarlarından kalan
Islak mürekkep kokan kelimeler ve bir nefret silsilesi kulp
Savrulan yapraklar yeşermemiş ağaçların zakkum yemişlerinden hasat
Derviş usta
Kırık dökük dişlerinin arasında inceden bir tebessüm
Yorgun gözlerinde ulaşamadığı ruhunun kimyasından manzaralar
Buhran dolu hayatından madenin ruhuna buhurlu fısıldamalar
İşi bu, suretsiz metallerin yüzeylerinde oynaşmalar
Dınının dınının dını nı nın...
Kırık kalemimin damlıyor gözyaşları
Kurumuş zamanın ıslak çehresine
Dınının dınının dını nı nın
Ölüme yelken açan sevgilimden kalan
Ellerlimde gıcırtılarıyla o eski keman
Yaprakları dökülmüş birkaç ağacın yoldaşı
Birbirine karışmış küçük çalıların üzerinde
Karanlığı gözleyen karanlık bulutlar nefesinde
Aradan süzülmeye çalışan ince bir ışık huzmesi
Zarif parmaklardan süzülen ahengi ile
Ölüm senfonisi
Kıyamet dillerde bir uğultu ve dudaklardan toprağa dökülen yürekten bir inilti
Toprak kaynıyor hayallerden kazanlarda, taşmakta kandan ve katrandan köpükler
Gözlerdeki şehvet ve hislerdeki yalancı yüzler alev alev harlıyor
Rüzgâr en asi bedenlerin girdaplarından dökülüyor günah beldelerine
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!