Ahmet Bektaş Şiirleri - Şair Ahmet Bektaş

Ahmet Bektaş

Kader Kaza

"Kader ilim nevindendir. İlim maluma tabidir." (Yirmi Altıncı Sözden)
Demek ki olanı bilmek var. Yani kaderi bilmek, malumu bilmek aslında.
Soyutta, ilmen varlığı kader; somuta çıkması ise kaza...

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Belirsizlik

Kuantum fizikteki “Belirsizlik ilkesi” konusunu hatırlayalım yeterlidir. Fizikçilerin çok daha kapsamlı olarak bildikleri bir konu olması nedeniyle o konuyu onlara bırakmakta fayda var. Belirsizlik üzerinde felsefe yapmak daha kolay gibi görünse de içine girince kolay olmadığı anlaşılıyor!

Kuantum alanda (2. Boyut) “Belirsizlik”, gözlemci (1. Boyut) tarafından çökertilir ve 3. Boyuta, bu çökertme sonucu belirlenen yansır! 3. Boyut için yani madde alanı için “Gözlem” ile sınırlanan bir alan söz konusudur. 3. Boyutta “Belirsizlik” mümkün değildir! Çünkü 3. Boyuta çıkan bir madde, zaten belirlenmiş ve belirsizlik durumu çökertilmiştir; yoksa 3. Boyutta zaten olmazdı!

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

“Belirlenmiş Kader” Konusu

Kuantum alandaki “Belirsizlik” konusunu hatırlayalım. “Her şey an ’da mümkün! ” olarak düşündüm!
“Belirsizlik” yazımda bahsettiğim; “Zerre ve boyutlar” anlaşılmadan konunun kapsamı eksik kalabilir! Kuantum alanda (2. Boyut-ruh-levha) “Belirsizlik”, gözlemci (1. Boyut-ben) tarafından, gözlemciye göreceli olarak çökertilir ve 3. Boyuta bu çökertme sonucu belirlenen yansır! 3. Boyut için yani madde alanı için “Gözlem" ile sınırlanan bir alan söz konusudur. 3. Boyutta “Belirsizlik” mümkün değildir! Çünkü 3. Boyuta çıkan bir madde, zaten belirlenmiş ve belirsizlik durumu çökertilmiştir; yoksa 3. Boyutta zaten olmazdı!

“Belirlenmiş Kader” için sınırsız bir potansiyel alan söz konusu! Bu sınırsız alana “Hiçlik”; belirleyici olana, tercih, “Ben”; belirlenene de tasarı, “Kader” diyebilirim. Belirlenenin 3. Boyutta işlemesine de “Kaza” yani 3. Boyut açısından “Sonuç” diyebilirim.

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Başlangıç

Allah için “Başlangıcı olmayan ve sonu olmayan! ” diyoruz çünkü bunu kimse bilmiyor! Yani bir şey bilindiğinde ancak “Başlangıç ve son” hakkında bir fikir oluşabilir! Mahiyeti meçhul olanın, tüm zaman ve mekanlardan münezzeh olması gerekir!

Allah'ın ilmi ve işleyişi en temel ilim konusudur! Bu ilme dair başlangıcı, herkes kendince anlar ve herkes aslında buna dair bir "Başlangıç" oluşturabilir; bilerek ya da bilmeyerek “Şirk” de söz konusu. Yani bu ilmi dilediği zamandan başlatır, dilediği kişiye de hamleder. Aslında Allah'ın ilmi herkese bakar ama insanlar kendi anlayışına göre birilerine hamleder ya da bir zamandan başlatır. Hani tarihin başlatılması konusu; kimi "Sümerler" den başlatır, kimi "İsa", kimi de "Hicret" ile başlatır ama nereden başlatılırsa başlatılsın veya kime atfedilirse edilsin Allah'ın ilmi, sınırsız ve herkes içindir. Burada sahiplenmek, bir "Başlangıç" gibi! Ve aslen sorunları çıkaran da bu izafi başlangıçlardır!

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

A/Teist

Felsefi terimleri kullanırken her defasında Felsefe Sözlüğüne bakarım. Çünkü aklımda tutamam tam olarak içeriği. Skolastik, Vahdet-i Vücut, Evrim, Deizm, Teizm, Monoteizm, Ateizm, Panteizm, Substance, İdealizm, İşrakîlik, Monizm, Fatalizm, Atomizm, Metafizik, Determinizm, Materyalizm, Rasyonalizm, Archee. Bu terimlerin hepsi elbet felsefi açıdan insana kaynak. Fakat yapılan büyük bir hata var! İnsanı bu terimlere sıkıştırmak ya da bu terimlerle kategorize etmek var! Yani insanları bu terimlerle tanımlamak yanlışı var! Şahsen ben bu terimlerin hiç birine tam olarak sıkışamam, ya da hepsinden bende biraz var! Her insana ait farklı durumlar olacaktır, olmalı! Böyle geniş açıdan bakmalı…

Ateist ve deist bu ikisini açıklamak yeterli bu yazımın başlığı açısından!
Yanlışlığı iddia edilemeyen bir şeyin doğruluk değeri olmaz! Bir şeye “Yanlış” denemediğinde o şey “Doğru” olarak sunulamaz! Sunulursa, inanç ve kabul olur. Yani doğrulanması için “Yanlış” iddiasının önü tıkalı olamaz! Algılanmayan da bilinmeyen de var veya yok bir anlamı olmaz! Yani bir şey var ve algılanmıyor ise bu boyutta onu algılatacak bir etki oluşturmuyor ise o halde, o her ne ise varlığı iddia edilse, inanılsa da inkar edilse de bir anlamı olmaz! Algılanmayan bir şeyin anlamı olmaz!

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Ayrıcalık Vaat

Bir konu irdelendiğinde kaynağa bakmak, en kestirme yoldur!
“Seçilmiş ırk” ve “Vaat edilmiş toprak” konusunda kaynağa bakmak, ilk insana “Adem” bakmak gerekir! Seçilmiş ırk, “İnsan” yani Adem; “Vaat edilmiş toprak”, Dünya! İnsanlar arasında bu söylemler esasta bunu temsil eder. Ya da ben oradan bakarak bir şeyler çıkarmaya çalışacağım.

Efsaneyi hatırlayalım; “Adem” seçilmiş ırk yani “İnsan”, ırkını temsilen kendisine vaat edilen toprak yani Dünya üzerinde yaşamaya başlıyor! Kendisi seçilmiş olduğundan iki evladından birini seçiyor! Bu seçimi şöyle yapıyor; Habil ve Kabil adlarında iki oğlundan Tanrıya hediye sunmalarını istiyor ve küçük oğul Habil’in hediyesinin, kabul edildiğini diğerinin (Büyüğün) hediyesinin reddedildiğini söylüyor! Bu ilk seçimin sonucu acı oluyor! Seçilmiş olanın ayrıcalıklı olacağı anlaşıldığı için diğeri seçilmiş olana düşman oluyor ve kardeşini öldürüyor! Seçim olmasaydı başka nedenlerle “Ölüm” sonucu gelir-gelmez o konuda bir şey söylemek gerekmez! Babanın yaptığı seçim ve seçilene gelecekteki vaadi, kıskançlık ve cinayet olarak yansıyor!

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Bıldır Yenen Hurmalar

“Bıldır”, halk arasında “Geçen yıl” olarak kullanılır! “Ekilen, biçilir”, şeklinde düşünülebilir!
3. Boyutun “Zaman” izafiyeti, “Geçmiş ve gelecek” olarak yansır! 3. Boyutta geleceği, geçmişin etkilemesine dair bir söylem!
2. Boyutta, “Zaman ve mekan” izafiyeti olmadığından her şey, bir levha üzerinde kayıtlı gibi düşünülebilir; “Önce ve sonra” olarak belirleme 3. Boyutta izafi olarak yapılır!
“Bıldır yenen hurma”, 3. Boyuta çıkınca “Zaman ve mekan” izafiyetine girdiği için “Önce ve sonra” şeklinde düşünülür! 2. Boyut için durum şöyle; “Bıldır yenen hurma” söylemi için zaman belirleyicisi olan “Bıldır” zarfını kaldırınca “Yenen hurma” şeklinde hatta “Yenen”, geçmiş zamanı işaret ettiği için bu dahi kalkar! Sadece “Hurma” kalır! Bu duruma dikkat! Yenen hurmanın 3. Boyutta yansımasını görüyoruz! 2. Boyutta ise sadece “Hurma” yansıması üzerine yoğunlaşalım! 2. Boyut, tasarı ve düşünce alanı! Yani 2. Boyutta “Hurma” düşünürsün, 3. Boyutta yersin ve “Tırmalaması” da sonuca dairdir! Madem 2. Boyutta zaman izafiyeti yok o halde “Tırmalama” etkisi, düşünce ve tasarı boyutunda işliyor! Yani kişi 3. Boyutta “Tırmalanıyor” ise 2. Boyutta “Hurma yemeyi planlamış” bu plan da işlemiş! 3. Boyutta, hurma yemese bile tasarı işleyecek ve “Tırmalama” olacak! 3. Boyutta hurma yememiş birisi için itiraz şöyle olabilir; “Hurma yemedim ama “Tırmalama” var, bu neden? ” Cevap; hurma yemeyi planladın, onun için “Tırmalama” oldu! “Hurma yemeyi planlamak” ile “Hurma yemenin” karşılığı olan “Tırmalama” 2. Boyutta “Zaman ve mekan” izafiyeti olmadığından “Önce veya sonra” şeklinde kaydedilmez! 3. Boyuta çıkarken de bu sıra anlamsız olur! Yani önce hurma “Tırmalar”, sonra hurma yenir veya nasip olmaz yenmez! Dikkat edilir ise buradan çok şey çıkarılır!

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Bilenler Bilmeyenlere Anlatsın

Eksiğiyle, benim görüş alanıma yansıyan şekliyle bir Nasrettin Hoca fıkrası ile konuya başlamak isterim. Cemaat, hocadan vaaz vermesini ısrarla ister ama hoca vaaz verdiğinde; çoklarının bunu yüzeysel dinleyeceğini bu nedenle anlamayacağını, içlerinde varsa derin dinleyecek olanların ise zaten anlayacağını bilir! Gereksiz kelam etmemek için kendince işi yokuşa sürer! İlk hafta, cemaate; “Ne anlatacağım, biliyor musunuz? ” der. Cemaat; “Bilmiyoruz” dediğinde; “Bilmiyorsanız, anlatmayayım! ” der! Cemaat, aralarında bir dahaki sefer “Biliyoruz! ” diyelim şeklinde sözleşir! İkinci hafta hoca yine aynı şekilde sorar; “Ne anlatacağımı biliyor musunuz? ” Bu sefer hep bir ağızdan; “Biliyoruz! ” derler! Bu sefer hoca; “Biliyorsanız anlatmamın gereği yok! ” der! Cemaat bu sefer yine; yarımız “Biliyoruz” yarımız “Bilmiyoruz” desin şeklinde sözleşir! Üçüncü hafta hoca yine aynı şekilde sorar; “Ne anlatacağım, biliyor musunuz? ” Cemaatin yarısı; “Biliyoruz”, yarısı da “Bilmiyoruz” şeklinde cevap verince hoca; “Bilenler, bilmeyenlere anlatsın! ” der ve işin içinden çıkar!

Bu fıkraya benim yorumum şu; hoca, cemaatin sığ ve yüzeysel olduğunu çok iyi biliyor ve onlara bir şeyler anlatınca da ya anlamayacaklarını ya da yanlış anlayıp büsbütün bilgilerini sarsacaklarını biliyor! Yani hoca, onlara derin anlatsa sorun çıkacak, yüzeyden anlatsa yine sorun olacak! Çünkü ilmin yüzeyseli olmaz! Bu nedenle onlara fazlaca bir şeyler anlatarak ne kendini yormak ne de onların kıt algısını zorlamak istemiyor! Bu nedenle onları oyalamak yolunu seçiyor! Sonuçta bu bir fıkra ama açılınca düşündürüyor!

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Beyin Yıkamak

Sık tekrar en önemli metot! Bir konuyu ya da şiiri sık sık tekrar ederek ezberlemek aslında beyni yıkamaktır! Yani beyin yıkamak öğrenmenin en önemli aracı!

Bir şeyin akılda kalması için insana etki eden algıda seçicilik ve algılanması istenen şeyin sık tekrarı! İnsan zihni bir konuda meraklı ise ilgili bilgiler tek seferde hafızaya girebilir! İlgisini çekmeyen konular ise sık tekrar ile zorla hafızaya alınır! Okullardaki ezbercilik gibi! Bir öğrenci konulara ilgili ise tek seferde öğrenir, sık tekrar etmesine gerek kalmaz! İlgisiz olanlar ise ezbercidir ve hafızaya sık tekrar ile sokulan bilgiler uzun vadede unutulabilir!

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Bilim Ve İdeoloji

Bilim:
Araştırma, somut veya soyut ispat ile öğrenme süreci! Bilmek ile öğrenme aynı manayı vermez! Bilmek, kişinin bizzat kendi somut veya soyut kanaatidir! Öğrenmek ise daha öncekilerin kanaatlerinin değerlendirilmesi! Öğrenme ve bilmek süreci, sonsuz; ucu açık, bitmiş değil! Bu nedenle yenilenebilir!
İdeoloji:
Toplumsal öğretilerin, toplumsal grup davranışlarına yön vermesi! Felsefi, dini, bilimsel, hukuki, estetik olarak belirli bir kalıbın toplumu etkilemesi! İdeolojilerin gelişmesi, teoride mümkün olsa da pratikte uygulanması zordur! İdeolojik görüşleri ortaya çıkaranlar ve o çağdaki uygulamalar kolay kolay bırakılmaz! İdeolojilerde yeniliği, “Sapma” olarak görme eğiliminden dolayı ideolojilerde yenilenme pek yapılamaz!

Devamını Oku