Ahmet Bektaş Şiirleri - Şair Ahmet Bektaş

Ahmet Bektaş

Kitap Yüklü Merkep


Hoca Nasreddin, turşu fıçılarını eşeğine yükleyip turşu satmaya çıkar; ne zaman "Turşucuuu" diye bağıracak olsa eşek anırmaya başlar ve onun mesajını bastırırmış! Hoca sinirlenir ve eşeğe şöyle söyler; "Turşuyu sen mi satacaksın yoksa ben mi? " Eşek hoş laftan anlar mı, bilmem?


Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Kıyam Duruş

Şöyle bir durum bu ayette iki çift denmesi; ben ve sen bir çift, sen ve ben diğer çift; iki çift oldu. Ben ve sen ile sen ve ben dahi ayrı oldu. Çok kapsamlı bu!
10 ve 01 gibi yan yanayız, sen benim sağımdasın ama ben senin solundayım. İki çiftiz, tek çift değil; ama tekiz.
Üç elemanda (0.1.2) olanda şu; 0 için 01,02 var; 1 için 10, 12 var; 2 için 20 ve 21 var.
Bilgisayar sistemlerindeki ikili çokluklardan tutun sosyal alana kadar nerdeyse her alanda bu ikili açığa çıkış var. "Ben" açılımında bile benin negatif yanı nefis ve pozitif yanı ene olarak düşünülebilir. Açığa çıkış ikili bir sistem ile oluyor. Biri yok ise diğeri de görünmüyor! Gece olmasa gündüze isim bile verilmezdi.

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Kişisel Sevgi Tanımım

Kişinin, kendine göreceli "Güzel, iyi" olarak tanımladığı, beğendiği (kendinde olan veya olmayan) özellikleri gösteren, yansıtan şeye olan meyildir!

Benim iyi, güzel tanımımda olan bir şey sende varsa seni severim; çok şey varsa aşık olurum!

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Kibir Tevazu Gıybet Konusu

“Kibir sahibine tevazu zillettir! ” der bir ilim adamı. Tevazu güzeldir ama kibirlen kişiye karşı tevazu olmaz! Kibir sahibinin gerçek yüzünü ortaya dökmek gerek. Bazı cahiller eski zaman, özellikle “Orta Çağ” ulularının öğretileriyle diğer insanları aşağılamaya çalışır! Cehaletine bakmadan ezber ettiği üç parça ilmi eski kaynaklardan naklederek diğer insanlara aklınca kutsal üstünlük sağlamaya çalışır! İşte bu zavallıların paçasını aşağı alıp cehaletini yüzüne vurmak gerekir. Bu durumda tevazu göstermek zillettir. Cahilin büsbütün azmasına sebep olur!

Bakınız çoğu insanın kişiliği kalmamış; ya dini önderine kurban, ya köy ağasına yanaşma, ya şehir eşkıyasına yancı, ya siyasetçiye çanakçı, ya da cahilliğini saklamak için ideolojik, dinsel, ırksal alanda ezbere taraftarlık yapıyor! Bu kişiliksiz insanı eğer yüceltirsen sen alçalırsın! Zaten onları yüceltirsen ilk fırsatta seni alçaltmayı deneyecektir; başarır ya da başaramaz, dener! Gerçekler çıplaktır. Cahil, cahilliğini yüzüne vurmadan susmaz!

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Kime Göre Neye Göre

Görecelilik konusundaki bilimsel ve felsefi tüm tanımları, “Doğru-yanlış” olarak değerlendirmeksizin bir tarafa bırakalım! Göreceli yapılmak durumunda olan gözlemin, evrendeki tüm zaman ve mekanları kapsamadığını ve yapılan tüm izahların “Kime göre, neye göre? ” sorusundaki hakikate dair yapıldığını göz önüne alarak; evreni, kendi göreceliliğinde algılamak zorunda olan insanın, bunu aşması gibi bir duruma ulaşmak veya durumu anlamak mümkün olabilir!

Evrende görünmüş, gözlenmiş veya görünecek, gözlenecek olan her şeyin gözlemciye izafiyeti var! Bir oluş, bir gözlemciye dair ya geçmiştedir ya da geleceğe dair; mekan ve zamanın bir kesitine dairdir! Bir gözlemci evren hakkındaki kanaatini kendi gözlem yaptığı zaman-mekan aralığında yaptığı için kendi gözlemine dair aralığın öncesi ve sonrasına veya başka mekanlara dair gözlemleri mümkün olmayacak! Bu zaman ve mekan izafiyeti, evreni tam olarak bir insanın gözlemesini 3. Boyutta imkansız kılar! İnsan kendi gözlem zaman ve mekan aralığı dışında kalan kapsam için düşüncesini kullanır ve anlamaya çalışır!

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Karşılık

Boyutları hatırlayalım;
Boyutsuzlukta, teklik, hiçlik ve sınırsız potansiyel var ve her şey hiçte saklı! Mahiyeti meçhul! 3. Boyutta tanışılan bildik zaman ve mekan yok; görecelilik de boyut da yok!

1. Boyutta, ikilik var; iki nokta yan yana ya da karşı karşıya bir boyut “Boy” oluşturuyor! Şuur var bu iki noktanın boyuta çıkması ile! Burada da 3. Boyutta tanışılan bildik zaman ve mekan yok, görecelilik “Ben” ile başlar!

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Kendini Hakikat Hakikati Hak Bilmek

Kendini bilen, çok şey bilir ama çok şey bilen, kendini bilmeyebilir! Her şeyden, kendine ulaşmak veya kendinden, her şeye ulaşmak! Her şeyden, kendine ulaşmak da mümkün ama uzun yol; kendinden, her şeye ulaşmak ise kısa yol

Kişi, kendini hakikat bilir ise kendine ulaştığında, hakikate de ulaşır! Hakikati, kendi dışında arar ise buldukları, kendi haricinde olacaktır! Kişi, kendini “Hak” bilmez ise kendine ulaştığında “Hakikate” ulaşmış olmaz! Bu nedenle çokları, hakikati göremez! Hakikatin, kendinde değil de başkalarında olduğunu sanır ve asla “Hakikati” kendinde aramayı akıl etmez! Zaten bazı öğretiler, hakikatin kişinin kendinde aranmasının önünü kapamayı amaçlar! Hakikati hariçte arayan insanlara “Paket” hakikat sunulur! Önce insanlar kendinden uzaklaştırılır, sonra “Paket” sunulur!

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Kehanet

“Olacakları önceden bilme” isteği, insanlara hep cazip gelmiştir! Böylece gelecekteki olası olumsuzlukların önlenmesi veya geleceğin istenilen şekilde planlanması hedeflenmiş! Bu nedenle hükümdarlar- krallar, kahinlere (geleceğe dair biliciler) baş vurmuşlar! İster gelecekteki olumsuzlukları önlemek maksadı olsun ister ise geleceği planlamak maksadı olsun geleceğe dair merak ve endişeler, “Kahinlik” ve kahinlere olan ihtiyacı canlı tutmuş!

Kehaneti anlamak için boyutları anlamak gerekir! Her şey, hiçlikte (boyutsuz) potansiyel olarak mevcut! Bir şey, düşünüldüğünde tercih boyutuna yani 1. Boyuta çekilmiş olur! Bu düşünce, tasarı şeklinde planlandığında, 2. Boyutta “Levha” da “Data” olarak yerini alır! 3. Boyutta ise algılanır! Dünya, 3. Boyut! Soyut tasarı alanı, levha veya ruhsal alan da denilebilir, 2. Boyut! Tercih ise 1. Boyut!

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Kendi Kendinin Şahidi

Bazı biri "Çanakkale Boğazı" der öbürü "Yanardağ ağzı" anlar!
Anlatımın kalitesi kadar anlayanın algısı da önemli!
Bir öğreti, çarpık sonuç üretiyor ise o öğreti sorgulanmaz ise kısır döngü devam eder!
Genel olarak görülen şu; insanlar bilgiden kaçıp inanca sarılıyor! Bunun nedeni bilginin zahmetli inanmanın ise kolay olmasıdır! Bilgi ispat ister, inanç ise ispata gerek yoktur; inanca ispat isteyen bile ayıplanır! İşte bu nedenle bilgi, bilinç konusu önemli! Eskiler araştırmadan yapılan inanışa, "Taklidi iman" demişler! Araştırarak yapılan inanışa da "Tahkiki iman" demişler! Ben de diyorum ki "Bil, bilinçli ol! "

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Güdük

Kopar kanadını,
“Hadi uç! ”
Sonra bacaklarını,
“Yürü be! ”

Devamını Oku