Ahmet Bektaş Şiirleri - Şair Ahmet Bektaş

Ahmet Bektaş

Bulduğunu Bildiğine Vermek


Evren ve Hiçlik Felsefesi konuda yazmak aklıma geldiğinde annemin, babama veya bize kızdığında söylediği meşhur sözü kulaklarımda çınladı! “Bulduğunu, bildiğine veriyorsun! ”

İnsan kendini bir şeyi ararken belirlenmiş hedefe zorlamasa zaten o şeyi bulacak zorlayınca başka şey bulup onu ilahlaştırıyor! Bu nedenle “La ilahe illallah” (İlah yok Allah var) demeden yazıya başlamak bile istemiyorum! İnsan, öğrendiğini, ezberini veya bilincini desteklemek için çabalar! Bu nedenle bulduğu delilleri, bildiklerine yamayarak kendini tatmin eder!

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Büyük Birlik Diriliş


“İlah” lara yaranmak için debelenen ve onlardan medet uman insan modelinden; “La ilahe İllallah” (İlahlar yok, Allah var) diyerek “İlah” ların tesirinden kurtulmuş özgür insan modeline geçiliyor. Bu ilahlar, insanlığı kontrol altına alan her şey olabilir. Gelenekler, ideolojik veya dinsel öğretiler, mecburiyetler, acizlikler ve zaafların tamamı olabilir!

Neden insanlığı sürükleyen, etki altına alan ideolojik veya dinsel öğretilerin nerdeyse tamamı “Orta Çağ” ürünü? Bu konuda ciddi düşünmek gerekmez mi? İlk çağlarda da muhteşem uygarlıkların var olduğunu biliyoruz! Hatta uzay çağı, bilgi çağı derken, bilinç çağına gelindi ama hala “Orta Çağ” dinsel veya ideolojik kalıplarında takılı kalmak niye?

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Can sağ olsun,
Can var olsun.
Can canana;
Feda olsun.

Ahh! Eder de can;

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Cem Cima

“Birlikten dirlik doğar”
“Bir elin nesi var iki elin sesi var”

Birlik ve beraberlik için birden fazla kişinin birbirini anlaması ve uyum içinde olması gerekir. Bu ortak noktalarda daralmak olarak yüzyıllardır bilinçli veya bilinçsiz olarak uygulanmış. Oysa cem olmak için aynı cinsten ya da aynı görüşten olmak gerekmiyor, herkes farklılığını koruyarak cemaate dahil olabilir. Cemaati geliştiren de çoğaltan da bu aslında. Zaten insanda cem olmak her insanın kendinden cemaate farklı bir şeyler katmasıyla mükemmel olabilir.

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Rab Rabbulalemin Algısı


Ruh Rabbulaleminden insana yüklenen bilgi, hayat ise bu bilgiyi işleyen açığa çıkaran donanım. Ruh yazılımını beden ile işletmek ve ortaya bir şeyler çıkarmak ise kişinin bilinci ve "Zat"ı oluyor. İnanç bilinç olmadan sadece hedef olarak kalır...

Rab, Rabbulalemini algılayan bir bireysel bilinç. Bu nedenle her insanın Rab algısı farklıdır. Rabbulalemini ise tek bir insanın bu boyutta tam algılamsı mümkün değildir! Bu nedenle inanç devrededir. Rabbulalemine inanırsa insan Rab algısını genişletmek için bilinç elde eder! Yani inandıkları okyanus, bilinci damla. Bu Peygamberler için daha kapsamlı olsa da işleyiş aynı. Bireysel bilinç ile "Rab" algısı oluşuyor, inanç ile de "Rabbulalemin" Yani her birey inandığı kadar bilinç elde edemiyor. Marifetullah ise bu inancı bilince çevirmek içindir.

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Refleks

“Vücudumuzun dışarıdan gelen ışık ses gibi bir uyarıda ani ve hızlı bir hareketle tepki göstermesine refleks denir. Refleks sözcüğü, Latince yansımak anlamına gelen reflectere sözcüğünden türetilmiştir. Belirli bir uyarı etkisiyle düşünme sürecinden önce oluşan refleks, sinir sisteminin bir olayıdır. (Pavlovun köpeğinin zil çalınca ağzının sulanması “Şartlı refleks”)
http:tr.wikipedia.org/wiki/Refleks

Ben “Refleks”i tepki genel olarak “toplumsal tepki” olarak anlatacağım.

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Putlaştır Ma

Tapılan nesneler veya fikirleri “Put” bu nesneleri icat etmeyi ise putlaştırmak olarak düşünebilirim! Evrende sayısız nesne (Cisim, resim, heykel, canlı varlık, mabet, düşünce, felsefi ve dini inançlar, ideolojik ve ırksal taassuplar) olduğuna göre tüm nesneler putlaştıran açısından hedefe konabilir!

Putlaştırmanın tapınma amaçlı olanı en ilkel ve en masumu!
Öyle putlaştırmalar var ki; tapınma amaçlı putlaştırmalar yanında yunmuş, yıkanmış kalır. Tapınma amaçlı olanlarla baş etmek kolay! Putların kırılmasına dair uygulamalar meşhurdur! Övgüyle anlatılır! Eski zamanda kaldı bu ilkel tapınma şekli…

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Yakın Ma


İnsanların kendi rızası ile düştüğü durumdan, kendi çaba göstermeksizin başkasının kurtarması beklentisi abestir. Kimse başkasının ardında dolaşmak zorunda değildir; düşerse kaldırmak için. Bu toplumlar için de geçerlidir. Kaynaklarını satıp savuran veya koruma çabası göstermemiş olan toplumların gelecek nesillerini esarete düşürdükleri ortada! “Kurtuluş mücadelesi” vermek dahilde olur, dışardan yardım alarak ancak yardım edenlerin gizli maksatlarına ve çıkarlarına yol açılır! Bu durumu duygusala bağlayıp yakınmak ise zaten akıllara zarar bir durum…

Esarete veya sömürüye düşmüş toplumların arka planında ataları vardır! Kaynaklarını koruma zahmetine girmeyen, günü birlik yaşayan ataların gelecek nesle bıraktıkları kötü miras vardır. Bir de vasiyet sayılacak öğretiler bırakmışlar ki o da akıllara zarar. Bir sürü kutsal söylem bırakırlar, en iyi onlardır ama ortada ele alınacak, yaraya merhem sayılacak bir değer de kalmamıştır!

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Zan


Zan nedir? Bilmek nedir?

Bir konuda yanıldığını anlayan birinin “Ben öyle zannediyordum! ” demesiyle, “Ben öyle biliyordum! ” demesi aynı manaya çıkmaz! Birinde bilgi yanlışlığı var, diğeri zaten bilgi bile değil, zan! Zan, sanmak; zan, bilmek değil. Zan kesin olmayan bir kanaati ifade eder! Bilgi ise zandan ayrı olarak kesinlik ifade eder. İkisinde de yanılgı olması muhtemel ama zanda yanılmakla bilgide yanılmak aynı değildir. Bilgide yanılgıyı muhtemel, zanda yanılmayı ise doğru bulmam. Yani bir şeyi yanlış bilmek, yanlış zandan daha hafiftir sonuç açısından! Düşünsenize! Hakim zanla karar verse, şahitler zanna dayanıp ifade verse neler olur? Bilgide yanılmak olmaz mı elbet olur ama zan gibi sanmakla olmaz bilgide yanılmak! Zaten gerçekten bilinçli olanların yanılgıları zanla yanılanlardan daha az ve daha kolay yanlışın fark edilip, düzeltilmesi. Zanda bu nerdeyse imkansız! Bir yerde bir suç işlense! Zanlılar ifadeye çağırılır ve sorgulanır! Ama zanlılar, sadece zan ile suçlanamaz! Burada zannın ne işe yaradığını da görebiliriz! Zan aslında kılavuzluk eder bilince! İnsan önce zanneder, sonra bilinç edinince zan kalkar, bilinç gelir. Zan ile kalan asla hakiki bilince erişemez! Bilinç için zan olan her şey didik didik incelenmelidir! Akıl, vicdan kabul edince zan kalktığında bilinç gelirse, bu bilinç olarak sunulabilir. Bakın yanlış, doğru ikileminde bilinç olan şeyler her ikisi de olabilir! Önemli olan zanda kalmasın, bilinç olsun. Yani zanlı, yargılanır ki zan, bilinç olsun. Yargıda isabet olur, olmaz! Orası ayrı.

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

T/Esir


Tesir: Etki
Esir: Köle,Tutsak

Devamını Oku