o kadar çok övesimiz var ki
kullanmış bunu bir Peygamber
aracılığı ile Tanrı
araya da bir kaç insan kaynamışlar
zehirli elmayı ovalaya ovalaya parlatıyoruz
Makine gibi çalışıyorlarmış
Yağlıymış insanlar
Kirlenmiş dokundukça
Piyanonun tuşlarında yıkamış ellerini
Demir kapılar gibi kapalıymış
Olsa olsa
Gençliğim tutulurdu sana
Ayakları boşluğa sarkan bir bedenin
Korkuluklara tutunan elleri gibi
Oysa
Ayakkabının içindeki küçük bir taş
Yürümenin keyfine batar
Mutluluk
Tek hücreli can
O taş gibi elle tutulur
O taş kadar küçük
Teşekkür ederim
Bu güzel sözleriniz için
Uyanınca sizi hep hatırlayacağım
Ufuk açıksa
Tepemde bulutlar olsun
Daha da güzel
En karanlık bulutu bile kazanına batırıp boyar
Doğarken ve batarken güneş
Işıl ışıl olur ortalık
Aradaki fark asla bitmez
Ya sözün daha güçlüdür
Ya da duyduğun
Her iki ihtimal de anlatamamanın anlatımıdır
Meydanları seyrettiğim bu saklambaç oyununda
Kendimi gölgelerde saklayarak
Neyi arıyorum ben
Kimi
Zaman gibi akışkan aşk
Kırılıyor hep şarapla doldurduğum taslar
Ya mahşeri uyumak kuytu mağaralarda
Ya kibrit kibrit yürümek elmas uçlu merakla
Bir sapak var otobanla patika arasında
Hangi yoldan hangi yola sapanın adı sapık
kısa ve öz