Bilinç dediğin
An içine sığan sonsuz zaman
Donmayan
Çoğalan
Birbirine bakan iki aynayı oynayan
Başladığı noktaya dönemiyor insan
Yüzümü hangi yana çevirsem
Yanaklarımda aynı esintisi ayrılığın
Ah bu benim kalış hallerim
Ya iskelede kalırım vapur uzaklaşır
Aynı bardağı düşürüp düşürüp kırıyorum
Fayans kanıyor sanki
Hayır
Uysallaşmayacağım
İçimde bir çıban gibi öfkem
Annemin beni büyüttüğü gibi büyütüyorum
Anlamak varlığın
Anlatmak anlamanın
Kötü çıkmış fotokopileridir
Eğer varlığın sözcüsü olmaksa niyetin
Anlatma boşuna
Ne aklın var anlayacak
İnsandan doğmuş olsa da
Çoktan çıktı gitti insandan
Boynuz kulağı geçti
Artık kapital tüm izm’iyle makinede
Ahlak duvarını kırdı hızı
Kanlı çarşafı bayrak diye taşıyarak
Kurşun kalemle yazılmış ömrüm
Aklımda ne kalmışsa
Silinmiş yanlışlar gibi defterlerde
Meyal birkaç hatıra
Ne kadar zorlasam da
Nafile
Mutsuz günlerini kapıları çarparak terk edersin
Hemen bir sigara yakarsın
Mağaza önlerindeki tezgahtar kızlar gibi
Bir anlam arayışı içinde
Dudaklarından tüten dumanı izlersin
Kıvrıla kıvrıla yukarılara uçan
Hiç bu koca boşluk boğdu mu sizi
Uçsuz bucaksız olan
Daracık geldi mi
Ölmüşsün de
Bir çocuğun tabutunda
Elin ayağın sığamıyormuş gibi
Yoksun muyum merhametinden
Paket halinde görüyorum hep
Başı var ortası var sonu var
Hani tutacak kar henüz yağmaya başlamışken
Eriyeceği çamurlanacağı günü düşünüp
Sevinemiyorum
Sarp kayalıklardan kopmuş bir kaya parçası gibi
Koşarsın yokuş aşağı
Yuvarlanan birer yün yumağı olur ayakların
Bir et parçası gibi çiğner çiğner
Yutamaz lokmasını bu alıcı dağlar
En sonunda soluk soluğa kalınca
kısa ve öz