Çok hasarımız var
Çarpa çarpa hep bu yolculuk
Ne kadar çalışsak da
Çakacağız sınavdan en sonunda
Hayatın soruları çok kazık
Görmekten anlamayı çıkar
Gözlerimiz donuklaşır
Işığı sönmüş tüm maviler gibi
Güneş olmasaydı
Bu kadar sever miydik denizi
Kumsalları vardır öykülerin
Kum saatleri
Akşamları damlara siyah kuşlar konar
Bir kelebek kaçar gözlerimin tül perdeleri arasından
Gece vakti uyanınca seni gördüğüm rüyadan
Portesinden kanatlanan bir sonatın peşinde
Seni hatırlarım
Karanlık bir mağarada feneri duvarlarda gezdirir gibi...
Gölgeler
Bilmem hangi şekillerde susarlar
Bir bir geçerken gözlerimin ferinden
Bazen kendimi boşlukta gibi hissediyorsam
Bazen fark edebildiğimdendir
İki an
İki insan arasındaki sonsuz boşluğu
Hani bir kayığın üzerinde
İçindeyken görülebilen bir şey değil
Masmavi denizi kulaçlarken
Avuçladığın su gibi
Renksiz
Çocukluğunu hatırla
Hokkabazlık peşinde değilim artık
Dilim kolayca gitmiyor kelama
İlk yağmış kar gibi sessizlik
Kıyamıyorum üzerine basmaya
İki yıldız arasındaki boşluk olmalı
Son söylediğimle ilk söyleyeceğim arasında
Huzur
Huzursuz bir şehrin en uzağındaki kır
Yaşaya yaşaya kirlenmiş şimdinin
Ezeli öncesi ebedi sonrası
Bu uçsuz bucaksız geceye bulaşmış
Bembeyaz leke
Şarkılarını da dinlerim senin
Sana şarkı da söylerim
Hatta beraber söyleriz en sevdiğimiz şarkıyı
Sonra oturur konuşuruz
Sonra
Bu şehirde günahın telafisi yok
Bolluk içindeki kullarım
Paylaşmanıza bile gerek kalmamış
Mutlu olmayı beceremiyorsanız
Bir zahmet iyi olun
kısa ve öz