Bazen durup dururken kendime aşık oluyorum
Soluyor benden ziyade bütün güzellikler
Ve bütün sevgileri içime atıp doluyorum
Benden gayrısı çukur doldurmayan tezekler
Bir sestir çınlayan yüreğinde,
Gözlerinden yansıyan gizlice!
Bilirim ne demeyi istersin,
Su gibi dans eden bedeninle...
Sarı saçlarının her bir teli,
Ben seni hiç düşünmedim ki
Sana ait olmayan bir kalbi düşünürüm
Öylesine sıcak, ölesiye ruhuma akacak
Kışımın ortasında hiç sönmeyecek ocak
Kim demişse günaydın diye
Bilmez mi acının, sızının ve dertlerin
Aynı gün içinde doğduğunu
Ve insanlara kendilerini sunduğunu
Binlerce insanın göz yaşı döktüğünü
Binlercesinin bu sebeplerden öldüğünü
Yol üstünde gemiler,
Bana ne aşkından der,
Bilmez bacada tüter,
Yol üstünde gemiler...
Yolcusu bin bir çeşit,
Temizden hatıra kalan geriye;
Uğruna can feda eden bedenle...
Bilinmezlerde artık ruh ve o yar,
Alış denilen yürekle birlikte!
Dön desem, dönmez zaman ve sevgili;
O ki çıkarmıştır başından dünyevi tacı;
Kudretini yaymak için ruh ve nefisine.
Feshetmiştir makam, akçe ve ordu gücünü,
Hükmetmek için, mücerret ruh ve bedenine.
Bahar yine bahar, yalnız geçeduran bahar,
Ayrılıgı hem getirip, hem uzatan bahar,
Değişmeyeceksin asırlar geçse de bahar,
Ek benim tohumu, sulanayım artık bahar! ..
Önce;
Birkaç gün ekranın kare ası,
Sırtta popülerizmden kalma kürk...
Sonra;
Dilek mi? Bunca geçersiz istekten sonra;
Erik ağacında ne zaman elma biterse belki...
Rüya mı? Bunca uykusuz gecelerden sonra;
Beyazımı giyinip, rahat bir uykuda belki...
El mi birbaşkasına ait seninkinden sonra;
Diken değil de gül kanatırsa elimi belki...
Ahmet gerçekten mi? Sen artık yok musun? Paydos mu dedin bu dünyaya... Bak bunları ağlayarak yazıyorum umarım bu bir şakadır...