Âgâh, 1630-1631’de Semerkand’da doğmuştur. Asıl adı Mehmed Bulak’tır.
Hacı Hafız olarak da bilinen Âgâh, pek çok şehri dolaştıktan sonra Âmid'e (Diyarbakır) gelmiş (1669) ve ömrünün sonuna kadar da burada kalmıştır.
1728’de Âmid’de vefat eden şâir, zamanında burada bulunan zengin bir edebiyat topluluğunun da başında bulunmuş ve bir çok öğrenci yetiştirmiştir.
Âgâh, kudretli bir şâirdir. Şiirlerinde Sebk-i Hindî ve hikemî tarzın etkileri görülen şâirin; Nâbî, Nâilî, Cevrî, Fehîm-i Kadîm ve Vâlî ...
Nigâh-ı merhamet ol dilrübâda görmemişüz
Bu bî-vefâlıgı bir bî-vefâda görmemişüz
Tokunsa zülfine âhum nesîmi incinme
Nizâm-ı cünbüşi bâd-ı sabâda görmemişüz
Olur mı sifle sezâvâr hall-i ‘ıkd-umûr
Girih-küşâlıgı engüşt-i pâda görmemişüz
Dil mübtelâ-yı mâhlikâlar degül midür
Dehri harâb iden bu belâlar degül midür
Bâlâ-yı câna pîrehen-i cismi çâk iden
Ser-tâ-kadem bu teng kabâlar degül midür
Devr itdi menzilüm suhan-ı hem-nefes bana
Gul-ı reh oldı nagme-i bâng-ı ceres bana
Gülzâr-ı dilde bülbül-i dem-beste olalı
Âgûş-ı gonçe oldı kenâr-ı kafes bana
‘Âşık-firîb-i nergis-i bîmâr-ı yârdan
Düzdîde bir nigâh yeter mültemes bana
‘İzâr-ı yâra hat-ı müşgbârı gelmişdür
Ya ceyş-i fitneden evvel gubârı gelmişdür
Henûz ruhsat-ı nâz u tegâfül olmışdur
Henûz mevsim-i bûs u kenârı gelmişdür
Piyâle elde gerek sâkiyâ bu gülşende
Zamân-ı ‘ayş u tarab rûzgârı gelmişdür
Virürse zehr-i gam ol la‘l-i nûş-hand bana
Virür mezâk-ı dile çâşnî-i kand bana
O serv-i ser-keşe dil mübtelâ olup kalmış
Ne çâre oldı belâ himmet-i bülend bana
Ne kadr-i derdi bilür ne devâ havâle ider
Cihân cihâh-ı gam u mihnet o hod-pesend bana
Sebûveş sâkin-i meyhâne olsam geh tehî geh pür
Elümde sâgar-ı mey şâd u hurrem geh tehî geh pür
Ser-i kûyında yârun iderüm âh u figân her şeb
Nevâ-yı ney gibi geh zîr ü geh bamm geh tehî geh pür
Olur mahv-ı nigeh âmed şud-ı mevc-i hayâlinden
Habâbâsâ pey-â-pey çeşm-i pür-nem geh tehî geh pür
Diyâr-ı hüsnde resm-i vefâ mı kalmışdur
‘Alâka eyleyecek dilrübâ mı kalmışdur
Göz açdırur mı dil-i nâ-tüvâne gerd-i melâl
Kederden âyînemüzde safâ mı kalmışdur
Zamâne itse de nahl-i ümîdi bâr-âver
Gönülde hˇ âhiş-i neşv ü nemâ mı kalmışdur
Figân ki çeşm-i bütân gâh mest ü geh mahmûr
Nihân alur dil ü cân gâh mest ü geh mahmûr
Dirîg geçmede eyyâm-ı ‘ömr gaflet ile
Misâl-i bâde-keşân gâh mest ü geh mahmûr
O rind-i bâde-perestem ki subh u şâm iderüm
Tavâf-ı kûy-ı mugân gâh mest ü geh mahmûr
Dil-i pür-sûzdan oldukça âh-ı âteşîn peydâ
O deryâ-yı melâhatde olur çîn-i cebîn peydâ
Gülistân sünbülistân oldı dûd-ı âh-ı bülbülden
O gül-ruhsârda olmakla hatt-ı ‘anberîn peydâ
Benümdür hâtemi şimdi o la‘l-i rûh-efzânun
Rakîb itsün heman seng-i musallâdan nigîn peydâ
Biz ki gıybetde temâşâ-yı huzûr eylemişüz
Dil-i gam-dîde-i hicr ile sabûr eylemişüz
Dün gice zümre-i zühhâd ile hem-‘işret olup
Zevk-ı hem-sohbetî-i ehl-i kubûr eylemişüz
Dilde dâg-ı gam u elde mey-i gülreng tutup
Çehre-i mihneti hem-reng-i sürûr eylemişüz
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!