Oğul:
Kin ve nefretin karanlık dehlizlerine
Girme...
Yoluna yön ver; böyle gelmiş böyle gider
Deme...
İçindeki iyiliğin toprağına su vermeyi ihmal
Örtünüp yalnızlığımı,
Karanlığın en kuytu yerinde,
Şafağı beklerken her gece…
Rüzgarla cebelleşirdim,
Uçurumun kenarında;
Sen çıktın karşıma…
Ölsem,
Haberi olmayacak.
Haberi olsa,
Umursayacak mı?
Belli değil…
Ben ona şiirler yazıyorum!
Karşımda duvarları ışıklarla bezenmiş,
Gizemli geçmişiyle Bodrum Kalesi.
Önümde Ay’ın şavkı vurmuş deniz.
Yüzümde kıyıya vuran dalganın serinliği.
Omzuma yaslanmış oğulun verdiği huzur…
Omuz omuza verenler yorulur mu?
Onlar ne bilsin?
Güneşin doğuşundaki umudu,
Batışındaki huzuru,
Mavinin her tonunun özgürlüğe çıkışını,
Kır çiçeklerinin bin bir kokusunu,
Tüm benliğimle yaşama sarılışımı,
Bir insan, “hem suçlu hem güçlü” olabilmeyi,
Nasıl başarabiliyor aklım almıyor!
Ama…
Özledim...
Ve en çok da pazar sabahları,
Uzun kahvaltılarımızı özledim…
Ey varlık sırrım,
Ey ruhumun huzuru,
Ey karanlık gecemi aydınlatan,
Ey doruklardaki tan kızıllığım…
Ey narin, suskun, asil…
Sevginin, masumluğum timsali.
Bu koca ömürde,
İnsanın yorulduğu zamanları olur,
Ömrünü tüketen zamanları…
Daralıp-çağlayan nehirler gibi…
İnsana biri gerek böyle zamanlarda;
Sana benzeyen:
Bitip tükenmeyen özlemin,
Burnumun direğini sızlatmakta…
Ağıtlar yükselecek göğe birazdan.
Bir kaşık suda kopacak yine fırtınalar.
Durulmuyor içim böyle zamanlarda,
Zift kıvamında acı, sonrası.
Gece, gökyüzünden bedenime iniyor!
Karanlık, tüm sırları ortaya çıkaracak birazdan…
Ömrün kaybolduğum bu ıssız patikalarında,
En dip nasıl olur daha…
Acının sınırı yokmuş, anladım…
Soluğumun tıkandığı bu dalgalı kıyıda,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!