Adnan Deniz Şiirleri - Şair Adnan Deniz

Adnan Deniz



Adımlarını,evin kapısından içeriye attı genç adam.Bütün işini,gücünü güya evin dışında bırakacaktı.Telefonu çaldı genç adamın.Arayan patronuydu.
Sen mi geldin selim,demeye kalmadı eşinin.
Gerisin geriye dönüp gitti adam.Havada asılı kaldı çocukların baba diye seslenişleri.
Eşinin selim diye yükselen sesleri şrank diye

Devamını Oku
Adnan Deniz



Suya düşmüş,
Bir çöp tanesi kadar
Kendimde değilim.
Her vuruşunda suyun

Devamını Oku
Adnan Deniz






Bizim dostluğumuz dedi, öyle bir ah çekti ki "Sanırsınız karşıdaki dağlar yıkılacaktı."

Devamını Oku
Adnan Deniz



Tarayın saçlarınızı,
Türküler
Asılı kalsın dudaklarınızda.
En neşeli ıslıkları

Devamını Oku
Adnan Deniz


Oyunlar oynanıyor, Davullar çalıyordu. Girmek için gerdeğe damat hazırlanıyordu.
Nihayet üç gün süren görkemli düğün bitiyor, yeni çiftler nihayet mürüvvete eriyordu.
Sağdıç Bekir sürekli kadirin peşindeydi. Ona bir şeyler demek en güzel dileğiydi.
Damat Kadir’in gözünden yorgunluk akıyordu, anlamsız bir şekilde Bekir’e bakıyordu. Bekir ise gerdeği ona anlatıyordu.
"Öncelikle nafile namazı kılacaksın. Gelinin duvağını usulca açacaksın ve geline bir güzel takılar takacaksın. Sonra mı, dedi Bekir, muzipçe gülümsedi ötesini bilemem onu sen bileceksin.

Devamını Oku
Adnan Deniz



Şöyle uzun bir düşündüm bugün.Gençliğin hayallerinden ve ulaşılan yerlerden baktım geçen şu hayata ben.
Sorguladım gelip geçen günleri.Hemde geçip gitti demek varken.Yanlışlarım duygulara yenilmiş meğer,hemde meğerse hep eperken.
Ne çok yorulmuşum meğer,ne kadar değmezlere vermişim değer,neler yaşamışım
Neler.Ha böyle ha şöyle derken.

Devamını Oku
Adnan Deniz


Her gün o dut ağacının gölgesine oturur, sessizce saçlarını tarardı nene. Tarağa yapışan, dökülen saçlarını itinalı bir şekilde toplar, hep bir torbaya doldururdu.

Kabullenmişliğin en doruk noktasında olan bir nineydi o. Neden dökülen saçlarını topluyorsun dendiğinde, zoraki bir cümle alabilirdik, dudaklarından.-"Sıratı geçerken ipim olacak bu saçlar benim “derdi.
Hepil, derdi kocasına anlamını bilmediğimiz bir kelimeyle. Hepil derdi “Bu saçları mezarımın içinde yüzüme örtün. Vasiyetim bu benim" derdi. Hepili öfkelenirdi de o hep bilindik narasını fırlatırdı ortaya. Küfürler ona keza. Ama duymazdı onun ne dediğini köseli nenemiz. Yıllarca ölümü beklemekle geçen bir hayatın ahiret mutluluğuna adanmış bir ömürdü onunkisi.

Devamını Oku
Adnan Deniz

Gözlerin keskin olsun
Ruhun ise hep diri
Attığın adımların
Ses getirsin her biri

Kur otağı çadırı

Devamını Oku
Adnan Deniz

Zamanı gelmişken canım efendim
Bir hâlim hatırım sormazmısın sen?

Sol yanım yaralı benim efendim
Yavaştan yavaştan sararmazmısın sen?

Devamını Oku
Adnan Deniz

Ayakta kalmak ve başını dik tutabilmek her insanın en büyük idealidir. İnsanlar bunun için çalışır, kimseye muhtaç olmadan, huzurlu bir şekilde yaşamak isterler.
Değerlerimizi alt üst eden en önemli meta, muhtaç olmak ve sürekli değer erozyonuna uğramaktır. Bir ailenin çocuklarına değer yükleyebilmesi, öncelikle ailenin alt yapısının sağlam olmasından geçer. Eğer bu alt yapı yoksa kültürlenme olmadığı gibi en ufak bir ekonomik bunalımda bütün güzel düşünceler dahi birden bire isyana dönüşebilir. Bu tavır iler ki dönemlerde bütün olumsuz toplumsal faaliyetlere yönelir. Sonuçta değersizleşen bireylerde yalanlar, hırsızlıklar, bencillikler ve egoist yaklaşımlar oluşabilir.
Öncelikle yapılması gereken en önemli unsur İnsanları ekonomik rahatlığa yöneltmekten geçer. Bunun içinde üretim şarttır. Üretim yapabilmek içinde üretim organizasyonlarının devlet tarafından oluşturulması gerekir. Örneğin Fabrikaların kurulması, tesislerin açılması gibi faaliyetlerin ivedi bir şekilde gerçekleştirilmesi gerekir.
Ekonomik feraha erişen kişiler, olumlu aile ortamları oluştururlar. Sanatsal faaliyetlere yönelirler. Güzelliklere ve iyiliklere daha fazla zaman ayırabilirler. Ortamların iyi olması var olan değerlerin yeni nesillere daha kolay aktarımını sağlayabilir. Toplumda kaos, açgözlülük, başıboşluk azalır. İnsanların birbirlerine yaklaşımı daha pozitif hale gelebilir.
O zaman karnı doyan ve kendisine zaman ayırabilen, başkanlarını düşünebilen, yardımsever bireylerin oluşması sağlanabilir. Temelde insan sosyo-psikolojik ve biyolojik canlılardır. Değerleri üreten ve yaşatabilen insanların öncelikle biyolojik ve sosyolojik ihtiyaçlarının karşılanması gerekmektedir.
Bu minvalde yapılması gereken en önemli unsur, toplumsal hareketliliği üretime yöneltmekten geçer. Bu da üretim araçlarının alt yapısının devlet ve özel teşebbüsler vasıtasıyla gerçekleştirilmesiyle olur. İşte o zaman hem ekonomik hem sosyolojik hem dini, millî ve kültürel değerler oluşturabilir bu değerleri gelecek nesillere aktarabilir ve toplumsal barışı sağlayabiliriz. Bu durum toplumların huzur içinde yaşamasına katkıda bulunur.

Devamını Oku