Yorgun parmaklarım titriyor ürkeklikten mi yoksa sahtemi
Alışı olmadı mütevazı kaldı her zaman vermekle yükümlüydü
Arsız değil sakindi her daim sessizdi birazda titrekti
Dokunuşu şifaydı sanki yaratanın bir hikmetiydi sanki
Sırtlanırken yine parmaklarım dokunuyor yarına
Dünü dünde bırakırken biraz ezik biraz sinir sıkışması
Biraz damar tıkanıklığı biraz soluksuz kalış vardı
Merhemdi tenimin tuzlu suyu devaydı sanki tuz basar gibi
Ölçümü mümkün müdür sevgi kilogramını tartılır tartışılır mı?
Hedef yapılır mı sevgisiz yürüklere yâda yüreksizlere yürek
Teslim alınışı vardır tutuklanışı kelepçelenişi vardı ellerimin
Korkusuzca namert değil asaletliydi her daim mülayimiydi
Savurganlık yoktu ruhunda benliği hep sert ithamsız yargısızdı
Sever gibiydi kendinden önceki birilerini özlemlerini
Tutuşan ellerden ziyade tutuşan çalılar gibiydi yükseldikçe büyüyen
Harlı dünyanın sessiz aleviydi ellerimin sıcaklığı titreyişi
Kalıplaşmış yüreklere inat hep yumuşak tazeliğini koruyandır
Asılı kalsa da idam sehpalarında yinede tebessümünü gizler gibi
İsyan saydırmaktan korkar gibi sessizce gülümser ölümü beklerim
Yüreğinin titreyişi değil ellerine yansıyan sadece öfkelen mi önlemidir…
13.01.2012 15:15:57
Tutkunu olduğum sevdaların üstünde tuttuğum dost
Selvi gibi uzayan bir zincirin halkasına takılan, takılana
Tanımsız kalmasın hecelerim cümlelerim yetersiz gelsede
Acısa da ölüm sancısa da gönül darbesiz olur mu hiç söyle dost
Postuna sarıldığım tilki gibi sarmalayanları da gördüm ahır ömürde
Cana can olup yüreğini kanatanı da ölmese de yüreği darağacına asan
Kayıp bıraktığım demetlerini toparlayıp saçının teline bağlayanı da gördüm
Affını dilediğim yaratandan kavuşmalarını beklediğim dost
Öfkesine maruz kaldığım sırtımdan vuruşlara inat pes etmek sizinim
Ürkek yaklaşımlarım olsa da yüreğim sergi dut dalı altında dökülür gibi dost
Sevimsiz gelmedi adımları hep içtendi yürektendi dileklerimdi yıldız kayışında
Savurgan değil yürek belki biraz unutkan onu da yaşlılığıma veriver dost
Titrek gelir belki sesim tereddüdü var sanılmasın doludur yürek sığmam sanma
Atışında nice dostlar nefes alır kıskanmayasın her köşem ayrı her demim taptazedir
Yürürken tökezlersem korkarım incinirsin ürkerim yara alırsın diye
Sebepsizliğime sebep dertlerime merhem gülüşüme tebessüm ederim dost
Zennehar Yılmaz
13.02.2012
Arıyorum senle açan sabahları
Şekersiz içtiğin çayına tat katmayı
Gözümde silinmeyen bir özlem
Arıyor simanı duvarlarda gözlerim
Kulaklarım sesini işitir duraksamalarda
Yanına sokulup elini tutmak vardı ya şimdi
Hani parkta oturup sen çay ısmarlar ben kahve
Yudumlarken çekiştirdiğimiz sitemlerimiz vardı ya
Hastalandığımda koşup geldiğin gün
Şifalı ellerinle bana çorba kaynatıp içirdiğin zamanlar
Çocuklara tuzsuz makarna aşkım benim
Benim telaşımdan tuzu bile unutmuş koymayı makarnaya
Seni seninle yaşamakta güzel seni seninle özlemekte
Haykırışlarımız vardı Çoruh kenarında akıntılara bıraktığımız
Her güne bir özlem dayadığımız susuzken suları akıttığımız
İnfilak olmaktayken soluk olmayı öğrendik beraber
Ne korkular çektim habersiz kalıp telefon açılmayınca
Yüzlerce kez çaldırıp dayınlara bile haber verdiğim
Neredeyse polis çağıracaktım o günkü korkumu unutmadım
Senin soluk alışında ben yaşıyorum sanki seni öylesi seviyorum
Pikniğe gittiğimiz an vardı ya resimler çekinmiştik hatıra kalacaktı
Çeken resimleri vermedi demek ki onunda özlemi vardı bizim gibi dostluğa
Doğum günümü ilk kutlayanda sendin canisi o gün ki mutluluğumu unutamam
Bir hırka almıştın bana gülkurusu eşimde kazak almıştı kızmıştım ona
Senin aldığını çıkarmadım giydiğim için eşim çok kıskanmıştı
Bizim hediyemizin değeri olmuyor deyip senin elinin değdiği her şey anlam
Senin sözünün değdiği söz mana kazanıyor can ötesi sevgili
İçinde dolan sancısına aldırmadan tebessümünü kaybetmeyen teksin cansın
Kapılarda gözlenen bir dost yüreğime yer edip bende hayat bulan
Senin gibi bir kulu doğurup can bulun bedeninde
Şükrüm yaratana sana can verene senin canını bedende yeşertene
Seni doğuran o bedene dualarım razılığım iyi ki varsın yegâne tek yüreklim
Sanki tüm iyilikler bir bedende toplanmışçasına
Tüm insanlara uzandı elin gözlerinde sözlerinde birikimlerin
Senin hayranlığında benim özlemim hasretim kelimelerim eksik yetersiz
Seni anlatamıyor sözlerim gözlerimin içine bak kalbimde gör ışığını bide nem…YEGANE TEK DOSTUMA
Gözlerimde sevda yangını
Yüreğimde cehennem soğuğu
Görmez kör olmuş gözlerim
İçimde sevdanın son demi
Kapkara odalarda kalakalmışım
Bir volkan olup oluk oluk akmışım
Akar geçer yakar geçer bu sevda can seçer
Bu sevda uğrunda nice can geçer
Yüce dağ başının eksilmez karı dumanı
Sensiz dünyadan geldi göçme zamanı
Kalbime bağladı nasır kıranı
Sevda değil ölüm aldı bu canı
Helaldir sevdam katma dert bu cana
Sevda sarayında nice sultana
Yakıp geçme haram katma bu cana
Ömür törpüsüdür canına yandığım
Yüreksiz bir sevdaya zifir olup taptığım
Boşa geçen sonsuz zamana yandığım
Sevda değil ölüm aldı bu canımı
Belkiler, le yol alıyor adımlarım
Ayakkabım da ki çamurlar bile,
Koptuğu yere geri dönemiyor
Yeni mekânlar ediniyor kendine
Tıpkı sendeki seninle ben gibi
Şimdiki düşler heyecan vermiyor
Eskiden yatağıma uzanıp uzanmaz,
Gözlerimi kapatıp düşlere dalardım
Düş kuracağım için heyecanlanırdım
Sabırsızdım nerden başlasam diye,
İçimdeki sesle yarışırdım türlü, türlü
Sana varmanın yollarını arardım
Bin bir düşünce büyük heyecanlarla
Şimdiyse düş kurmak hayal oldu
Gözlerim kapanmıyor düşlere
Yastığıma yorganıma sarılamıyorum
Sımsıkı hayata ne hayallere sığınamıyorum
Gözlerimi kapamaya korkar oldum artık
Hayallerin kandırmadan başka bir şey olmadığını
Anladım artık farkına vardım yalanın
Yapacaklarını anlatma yap göster çünkü
Her adım bir silah her söz bir kurşun gibi
Saplanıp kalıyor YÜREKTE…
Karadeniz üstüne uçar beyaz martılar
Kavuşturmayı bizi kader felek paçılar
Köyümüz kara dere memleketim Rize
Çayıma şeker katıp karıştırıp ezeceğim
Olmaz böyle yar sevmek ölüp de gideceğim
Sevmeyen gönülleri bulup sevdireceğim
Kapıl masun yüreğin sevdalı gemisine
Yelkeni yapar seni savurur gemisinde
Gideceğim bu sene Rizeliye kalesine
Yapacağım ızgara kal bumun ateşiyle
Kadermiş böyle yanmak sevdaya kanmak
Açmamış goncaları parçalayıp dağıtmak
Koymuşum yüreğimi hedefteki tahtaya
Vuracak beni vuran gelmeye cem dünyaya
Aşarım deniz dere varamam gönüllere
Sevmeyen yüreklere esir oldum bir kere
Ben anlatırım sözümü kalem kâğıda
Derdimi dökmüşüm yurdum dağına
Haykırıyorum bilmem ulaşıyor mu sana
Susmuyorum susmuyorum yoksa duymuyor musun beni
Özlemi anlatmaz hiç bir cümle kelime
Sevgi bir kere değdi mi gönül diline
Susarda haykıramaz sessizce kapılır kendi içine,
Arayış değil yüreğimin beklentisi çok
Sevdaya düştü eklentisi yok
Ağlıyor yüreğim döküntüsü yok
Susmuyorum, susmuyorum, duymuyor musun beni
Karanlık olsa da her bir gecesi
Çekilir sevenin zindan edesi
Yanarsız kavrulur gönül köşesi
Anlatırım, anlatırım, duymaz mısın sen beni.
Sessizliğime bakıp sakın aldanma
Haykırışlardır nefesim alan cümlemde
Arama tek bir mana anlatır yüreğim
Susmuyorum, susmuyorum, duymuyor musun beni…
Yazıya dökünce sözleri bir hüzün kaplıyor bendeki seni
Yazamaz kalemim susmuş yüreğim gülmüyor gözlerim görmeden seni
Farz et ki ben bir anayım ya babayım
Evladım şehit düşmüş bırakında ağlayayım
Ateş düştüğü yeri yakar cehenneme düşeni de Allah yakar
Evladımın katilini vurup parçalamayın
Yaratana saldım verir bir gün o cezayı
Farz edin ya eşim ya bacı yanar yüreğim
Erim şehit düşmüş bırakında ağlayayım
Silmeyin akan yaşımı yaradan bilir işini
Veren Allah alan Allah sevinmesin leş alayı
Şehidim toprak olmaz bekçisi olur yine toprağın
Farz edin ben evladım yâda amcayım
Şehit düşmüş babam bırakın dimdik durup gururlanayım
Belki zor gelecektir baba seslenişlerini duymak sancılı gelecek
Tutmayın ellerimden bırakında Allaha dua ile yalvarayım
Şehit düşmüş vatan evlatlarına kendi dilimle bir Fatiha, okuyayım
Farz edin bende bir şehidim farz edin ya da gazi
Düşmedim toprağa sarıldım al kanlı sancağa
Gelir mi bu beden daha dünyaya şahlanmış dağlar
Sonum olsa dünya yardan ayrı kalmak ne anadan
En yüce duygudur yaratandan feyiz alıp şehit olmak
Bırakmayın başınız öne düşmesin şehitler üzülmesin
Bu vatan ana kucağı ölümdür dört bucağı vatanı canla korur
ÖLMEZ VATAN İÇİN KANI AKAN ŞEHİTLER
Kendimi anlatmayı sevmedim sevemedim bir türlü
Sevmeyi sevdim sevdikçe sevilmeyi öğrendikçe öğretmeyi
Savurgan, ya da unutkan hiç olmadım sevdiklerime
Yer verdiğim değer köklerine su döküp yeşerttim her daim
Bilinmedik kadar bilinen sevgilerim sevgisizliği siler gibi
Tebessümüm hiç eksik olmadı al yanaklıyım güldükçe gül yanaklıyım
Belki de sevmeyi benden öğrendin övülmeye layık gördün
Samimi oluşum dürüstlüğüm sonradan değil doğuştan oluşum
Beceriksizliği kabul etmiyorum sende değilsin öğretmenin beceriksizdi
Sanatkâr olmaya bilir insan ama saygı duymayı becere bilmeli
Dokunuşunu hissetmeli kalemin kâğıdı okşayışındaki ilmini
Sevmesini bilmiyorsan sevildiğinin değerinden saygısından doğmalısın
Ellerimi her uzatışımda saflığından arındır yüreğini arındır içindeki karanlığı
Yutkunası olur nefes alışların öğrendin işte evet tamamdır sevmeleri öğrendin
İşte, işte o an bak, bak sende gülüyorsun hem de yürekten bir tebessüm daha hadi
Ardı ardına yetişir gibi gülüşler övgüleri toplayacaksın işte sen sende sevgi merhemi sürgülüsün
Hadi şimdi hayattan tat almaya sıra geldi hazır mısın öğrenmeye söyle
Hadi duymak istiyorum haykır tat almak isteğini duymuyorum biraz daha hadi
Evet, şimdi oldu işte birinci ders en çok üzenlerin ve sevindirenlerini unut
Gel bir bahçe bulalım içinde kuş seslerini duyalım gözlerimizi kapatıp dinleyelim
Evet, evet deyişini duyar gibiyim… Şimdi sıra mutluluk duyma arayışında
Dur bak ne söyleyeceğim sessiz ol bak yerdeki çamura iyi bak ne görüyorsun
Evet ya gördün mü küçücük bir ayak izin ne kadar belirgin ve masum tertemiz
İşte, işte tebessümüne katılan mutluluğu da buluverdin şimdi sıra bunu çoğaltmaya
Gel şu gülün dalından bir gül koparalım bir iki yapraklı evet avucunda sanki solacak gibi değil mi?
Canlılığını kaybetmiş evet üzülmek bu işte farkına varmak bu gel şimdi mucizesini görelim sana can verenin
Bir pet şişe var şurada evet, evet o işte ortadan ayıralım ve toprak dolduralım içine
Ha oldu şimdi biraz su gerek al bak şuradaki küçük çeşmeden diğer yarısıyla getir pet şişenin
Evet, gel şimdi birazcık eşelim ve solmak üzere olan gül dalını örtelim toprağa
Evet, gül yavaşça sanki nefes alıyor değil mi evet bunu dikerken sen kendi avucunun şifasını sanırsın
Ama asıl olan o değildi benim içimdeki inanç aşkıydı ellerine dokunuşumla beraber onu aracı kılan ilahi aşk…
Hissede biliyor musun? şimdi mutluluğun hüzünle pekiştiği anı işte o andır
Şimdi bekle pencerenin kenarında bu gülün soluşunu ve sakın pes etme
Yinede her gün suyunu ihmal etme yettiğince koy suyunu
Birkaç ay bekle fırsat buldukça seyret ve düşün onu dalından aldığın bu pet şişeye koyduğun anları ve bak göreceğin şey aylar sonra kurudu sandığın gül dalının ağaç olmak için toprağı nasıl yararak yeryüzüne fışkırdığını işte buda sevginin mucizesidir pes etmeden nefes alabildiğine şükretmektir işte bu sevmesini öğrenmek hissetmektir…
Zennehar Yılmaz
20.02.2012 16:31:58
Rüyalarıma girme kâbus olup ta
Mezarıma gelme pişman olup ta
Düşürse kalbine aniden ateş
Dönüp ardına bakan sen olursun
Kinaye değil gerçek sözlerim
Özümden koparıp baktı gözlerin
Pişmanlığa düşünce kalır izlerim
Tozunu yutarsın gidişlerinin
Tersine döner Azrail gelince
İçini eritir geçmişe baktıkça
Ahım dan kurursun odun oldukça
Cehenneme lazım körükler seni
Mazlumun ahını aldın bir kere
Gülmez yüzün yazık kadere
İçinden geçeni söyle bi hele
Düğüm olur boğar yediğin lokma
Ödlekti kalbin severken beni
Katildi sözün silerken beni
Cesurdu dilin söverken beni
Şimdi yakar kalp cehennem seni
Öz değil üvey idim senin gönlünde
Sıramı bekledim her gününde
İnsaflı davrandım yine sevgimde
Allah"a havalem yeni geç oldu
Zennehar yılmaz
22.05.2012 23:25:19
sayın zennehar hanım
geçmişten günümüze giresunlu şairler Antoloji adlı eserimizin son aşamasındayız. Eğer Giresunlu iseniz 1 adet resim,5 adet şiir, ile 5 satırırı geçmemek üzere zgeçmişinizi ([email protected])
adresine atarsanız. antolojide yer almış olursunuz.
Musta ...
Yüreğine darbeler değil, kalbimi vurayım. senin sevgine layık değil, karşılığında sunulayım her zerrede aşk, her aşkta sen varsın. kanda canda cansız bedene can veren ruhsun senı oylesı sevdim ki ölüm bile bana acı değil en büyük hediyedir sevdiğimsin can damarım sın ruhumsun kalbimden akan bir nehi ...
gerçekler. biz nasıl bir yapıya sahibizki gerçeklere göz kapayıp hayali büyütüp yaşıyoruz sonrada kırılınca yıkıma uğruyoruz. sevgiyi bile kat kat artırmak yerine karşımızdaki hata yapsada diyecek söz hakkımız olsun diyerek pusuda bekliyoruz. yaradan kadar kudretli olamasakta hatalarımızı örtmesini ...