Söz imiş kalbime düşen intizar,
Cemreler yurdunda ben küle döndüm.
Gönlümde hazan var, dilde ahûzar…
Her seher ah çeken bülbüle döndüm…
İçip yudum yudum aşk baldıranı,
Y akub’un gözyaşları kurda cefa ederken…
U mut bir rüzgar gibi ufuklarda başıboş…
S ultanlık mevkisinde kervanlar beklenirken,
U fkunda Züleyha’nın sureti resmedilir.
F irar vaktidir deyip, sultana yol verilir…
Bu hasret ömrüme vurulduğunda
Ben henüz ondokuz yaşında idim.
Aşk; gönlün tahtına kurulduğunda,
Firâkın ömürlük kışında idim…
Defnedip ben beni kızgın çöllere,
Ateş düştü içime, yandı sinemde gurur.
Gönlümde hicranımdan başka bir şey kalmadı.
Kuyulara düşsem de beni bir kervan bulur.
Ömrüm kölen oldu da, sana sultan olmadı…
Bulamadım soluğunu nerde unuttu gönlüm.
Suskunluğum mağrur bir edayla geziniyor ortalıklarda,
Gözlerine mil çekiliyor hayallerimin.
Eski gibi güzelliği kalmadı düşlerimin.
Sensiz geçen her gün için,
Duvarlara attığım her çizikte,
Say ki yüreğimi dilimliyorum delice…
Ruhum dar geliyor, bu bedene, bu cana,
Beni ele veriyor her bakışta o mana…
O mana ki bir ateş, közlenmiş can evimde,
Bin yıllık azaba eş, saçımın her telinde…
Neyzen sır üflerken ney’e her nefes,
Kalbimin aklına düştü gözlerin.
Biterken dünyaya duyduğum heves,
Ötelerden gelen düş’tü gözlerin…
Sırrında kayboldum bakışlarının,
Hasretin kalbimi yaksa da her an,
Sükûttan başkası suç benim için…
Her gece saklımda nirânım olan.
Bu sevdaya bir kefen biç benim için…
Ne yüzümü hatırla, nede ismimi,
Hep kederli bir yüzün vardı aynalarımda,
Benim sana asla söyleyemediğim,
Her gece kendime tembihlediğim bu sevda da,
Hep masum bir yüzün vardı akşamdan sabaha…
Ne zaman dokunmak istesem yüreğine,
Duvarlar çıkıyordu karşıma,
Yine bir gece yarısı, ben seni yazıyorum senden yoksun yüreğime. Her satır, bir seni, yalnız seni işliyor gözlerinin karası gecelerime. Kan çanağı halindeki gözlerimle ben, sayrılığıma inat seni yazıyorum mutluluktan yoksun bu sevda masalına. Her satırda, her cümlede içime işliyor gözlerin. Ve gözlerim seni anıyor yıldönümünde bu sevdanın…
Sırlı bir cümledir adın dudaklarımda, yüzün gözükür bazen aynalarımdan. Ben pürtelaş kalkarken hiç dalmadığım uykulardan, adın kanatır dudaklarımı. Kirpiklerimde asılı kalır, yusufcuklar. Her nefes beni bir sona, bir sana yaklaştırıyor biliyorum. Biliyorum artık imkansızı istiyorum. Bu gece, ay daha bir parlak sanki, sanki yeryüzü benim gözyaşlarımla ışıldıyor. Şavkı vuruyor yüzünün geceme, gerilerde bir adam boynu bükük duruyor. Oysa sen farkında bile değilsin varlığımın, yüzümü silerken ben, tanıdığın bildiğin dostlarımın yüzlerinden, anılardan çıkarırken adımı, sen benim farkımda bile değilsin biliyorum. Giderken buralardan usulca, hiç kimsem, ne adım, ne yadım kalmasın istiyorum…
Takvim yeni bir günü müjdelerken gözlerimde, ben sevinsem mi üzülsem mi bilmiyorum. Sensiz bir gün daha geçiyor ömrümden. Ben yadını takvimlerden, adını yüreğimden tanıyorum. Sensiz uyandığım her uyku kabus olurken, sensiz gördüğüm her rüyadan utanıyorum. Bu kadar acı bile yetmiyor yüreğime. Ben acıya meyilli yüreğimle birlikte, seni mutlu edememenin verdiği kahır tadındaki hüzünle demleniyorum. İçmesemde sarhoşum nice yıldır. Yusufcuklar terk ediyor gözlerimi. Hepsi iki damla yaş bırakıyor kirpiklerimden aşağı, yanaklarım yılların biriktirdiği bir acıyla sızlıyor şimdi. Şimdi kavuşmak vakti… Kan dolduruyor dudaklarım adının bıraktığı her boşluğa, yaşamanın, yaşayamamanın verdiği bir hicran var hayatımda. Gittin ya; beni böyle çaresiz, beni böyle bir başıma, bu gecelerin, cevabı imkansız olan bilmecelerin eline bıraktın ya. İntizar mı etsem sana, yoksa güzide bir dua mı göndersem mutluluğun için bilmiyorum. Bildiğim bir şey var. Ben hala imkansızı istiyorum…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!