Bir ömür ki geçti,
Bir gece nöbeti.
Bir özlem ki,
İbâdeti sabah’ı,sabah.
Hiç açmaz hay’dan muhabbeti.
Öyle bir rüya ki,
Coşunca girye-dâr ın gönül telleri,
Uzanır gülün dalı bülbül-i şeydâya doğru.
Açılır ardına kadar diyâr-ı ud un kapıları.
Gelir uzaklardan sûzende sadâsı.
Vakit,vakit...
Altı eşik, üstü eşik,
Küçümsemeyin düşlerimi.!
Umutlarıma açılan tek kapıdır o.
Gerçek bedenim in mâbedidir.
Umutsuzluk kapısıdır,benim kapım.
Girişi yok..!
Yalnızlıklara,
Gözlerinin ufkunda söndü,son akşamın güneşi.
Kaldı bana eski rüyalar,gayrı yalan gerisi.
Neylesin taze fidana,şu yaşlı çınar gölgesi.
Okundu Ezanlar,karardı son sabahın gecesi.
Nafile fısıldar gönlüm,duyulmaz sözün hecesi.
Silindi hayâlimden gözlerinin ilhâmı.
Yine dün sordum çıkmadın iki fal arası.
Tutamadım niyetime başkaca bir ismi.
Yoruldu yollar, bir istasyon bir ev arası.
Bekler uzaktan, o acı tren ıslığını.
Çığ düştü feryadımın üstüne.
Geldiğin yollar artık kapalı.
Şimdi okşar tenimi,
Zirvenin acı rüzgarı,
Senin yerine.
İçindekileri at!
Sandığını sakla.
Bundan böyle,
Gelenlerin hiç birini,
Benden bilme!
Şimdi o boş umutlar,
Kapalı gözlerimde,
titreyip,yanıp sönen,
Hep yolu gözleyen,
umudun ışığı mı ne?
Yoksa, uzayıp gelen,
Sevgilinin gelin teli mi?
Yine boş akşamlardan biri işte.
Titrer hasreti köşede kirişte.
Kara sürmeli gözlerine kanma!
Yâr görünür gâh hayâlde,gâh düşte.
Yine boş akşamlardan biri işte.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!