Bu hafta sonunda, spor camiamızın merakla beklediği bir futbol müsabakası var, Fenerbahçe ile Galatasaray arasında...Bu iki güzide kulübümüz, 100 yıllık bir rekabet içinde defalarca karşı karşıya gelmişler futbol sahalarında ve defalarca yenmişler birbirlerini. Ne var ki, ikisi de, yenildikleri zaman da büyüklüklerinden hiçbir şey kaybetmemiş ki, bugün hâlâ Türk Sporunun en büyük iki çınarı olarak şerefleriyle ayaktalar...
Ben, bu yazımda, son zamanlarda, toplum yaşamımızın her yönünde olduğu gibi sportif alanda da yaşamakta olduğumuz yozlaşma döneminden önce, bu rekabetin ne kadar asil duygularla bu günlere geldiğini gösteren iki anımı nakledeceğim.
1-
Bizzat yaşadığım bir anı;
Sevgine, yalan da girmiş, bilmedim;
'Hiç gitmem' demiştin, bak, gidiyorsun...
Hep sen gül istedim, ben hiç gülmedim
'Herşey bitti artık, unut' diyorsun;
'Ben, seni, unutmak için sevmedim,
Gözü zümrüt, saçı sırma, bülbülden şakrak sesi,
O beyaz ten, gül dudaklar; güzellikler destesi.
Endâmı hoş, sohbeti hoş, bir Tanrı mucizesi...
Dilimden hiç düşmez şimdi, bir şarkının güftesi;
'Sırma saçlı yârimin can bahşederken işvesi,
HAYAT
Sigaramın dumanıyla dertleşerek hep gizlice,
Ömür boyu, çözmek için uğraştığım zor bilmece...
Hayat bir sel, akıp gider, çırpınırken içinde biz
Ufalanıp kayboluyor, aylar, yıllar, gündüz, gece...
Not; 2000li yıllar,Türklerin şahlanışı.....
21.Yüzyıl, Adriyatikten Ortaasyaya kadar....
Turgut Özal(Başbakan-Cumhurbaşkanı)
Tren yolunun kenarında bir sürü otluyordu
Ve başında iri, beyaz bir köpek
Ben, bir uçurtmayım;
Allı yeşilli renklerimle mağrur,
Sağa, sola selâmlar vererek göklerde,
Aklımca hep özgür,
Hep yücelerde...
...........
Dudaklarında ben yanardım kor misâli,
Avuçlarında ben erirdim damla damla,
Bakışlarında ben kızarır, bozarırdım.
Gülüşünde ben vardım; gamzelerinde,
Ağlarken, gözyaşlarında ben,
Soluklarında ellerim dolardı göğsüne,
Bir yan dağlar, bir yan Fırat,
Köy ortada, sanki Sırat,
Kış felaket, hava berbat;
Bu köyde doğmuş Sabahat..
Ümitsizmiş her yıl hasat,
'Deli' denmiş adına da, bakmadan hiç yaşıma
Deli gönül sevdalanır, hep iş açar başıma.
Acık öğüt versem ona, 'uslan' desem, dinlemez,
Der ki; 'Sevda benim işim, sen karışma işime...
Çok çekmişim sevdalardan, kaderimmiş, ne derim,?
Yedi deniz çırpınır yosun gözlerinde,
Kor dudaklarında, kızıl akşamlar tutuşur,
Geceler, yıldız yıldız dökülür saçlarına
Ve her seher, mahmur bakışlarında bülbüller ötüşür...
Ya ellerin, aah, hele ellerin;
Hoşgörüsü ,pınarlar gibi akar şiirin duvağından ;uçar bir kızın sinesine konar ,bir oğlan gülümser göğsünde, göğün kuşağından rengarenk sevgiler diziliverir boynuna insanın, Ünal babacığımın dokunuşlarından.Sabah eğilir, suyun çehresinden öper, inci tanesi gibi yaşlar sıralanır gözlerinden güle mera ...
'Öyle bir sen ol ki içimde, içinde hep ben olayım.'.. (*)
Tek bir mısra, satırlara bedeldi. güçlü kaleminizi ve yüreğinizi kutluyorum Sayın Ünal bey
herkese göre bir şiir olmuş... :) :) :) :) :