Ben sana mahkûm, hem müebbet,
Ben sana vurgun, ben sana yangın, ben sana hasret...
Bir gülüş yansır yüzüme, yüreğime damlarken gözyaşlarım,
İsyan edemem kadere, boynum bükük,
Zaman, hep kendi notalarını çalar, benim bestelerim düşlerimde kalır
Ne olurdu hiç kurumasaydı yolumuzun üzerindeki sevgi ağaçları,
Her bahar erguvanlar açsaydı, el ele yürürken gözlerimizde,
Ne olurdu hep yağsaydı o Nisan yağmurları,
Umut damlaları ıslatsaydı saçlarımızı,
Özgürlüğü koklasaydık ıslanan topraktan doya doya
Ve huzur solusaydık gökyüzünün o sonsuz mavisinden.
Akşamın, eflâtundan menekşeye döndüğü zamanlar gelirdin,
Yudumlanmadan koklanan şarap kadehi gibi
Sarhoşluğun başlangıcıydı bu, bilirdim.
Ellerin hep 'haziran güneşi' gibi olurdu ellerimde,
Gözlerin, kumsala vuran dalgalardı gözlerimde; vurup vurup çekilen...
Sesin çıkmaz mıydı, ben mi duymazdım
Gel, yıldızlı bir gecede bir deniz kıyısında
Sarmaş dolaş olsun gönüllerimiz,
Dans etsinler dalgaların müziğiyle, sabaha kadar...
Gel, dudaklarımla toplayım teninin her noktasından
Her birinde bir yıldızın aksi parlayan çiy tanelerini
Ben;
Çocukluğumun uslu ev kedisi,
Gençliğimin haylaz üniversitelisi
Ve daha sonraların
Mühendis bozuntusu
Aile reisi...
Kaybolmuş yollardaydık, gecenin bir vaktinde,
Sokak fenerlerinin loş ışığında, el ele yürürdük şarkılar söyleyerek.
Yürüdüğümüz, bilmediğimiz yollardı, fakat umursamazdık,
Çünki hep sevdiğimiz şarkılardı söylediklerimiz.
Narçiçeğim, yaban gülüm, buram buram mor menekşem!
Bütün çitleri yıkar, özgürlüğe salardık içimizdeki atları,
Gelişin gün doğuşu, gülüşün sabah senin,
Gönlün sevgi mâbedi,sohbetin segâh senin.
Öyle bir şarkısın ki, her halin başka makam,
Nağme dolu kahkahan, sultaniyegâh senin...
Kirpikler arasından süzülür gibi çıkan,
VUSLAATA DAVET
Ellerin, tutacak bir el ararsa
Uzattım elimi, tutuver gitsin.
Gönlünde gam, keder, ne derdin varsa,
Elinin tersiyle itiver, gitsin.
'Orda bir köy var' hani; ne gidilmiş, ne gelinmiş,
İnsanları, buğday gibi, tarlalarda kavrulmuş,
Her yıl harman zamanı, 'kader' diye bilinmiş;
Tırpanların ucunda kaderleri savrulmuş...
'Okul'; uzak bir umut, 'yol'; 'Hökümat'ın sözü',
Mevsim; İstanbul bahârı,
Rüzgâr gözlerince mâvi,
Sen kucağımda hafif,
Sevdân yüreğimde bir başka ağır.
Ağaçlarda salkım saçak mutluluk,
Saçın dudağimda tel tel,
Hoşgörüsü ,pınarlar gibi akar şiirin duvağından ;uçar bir kızın sinesine konar ,bir oğlan gülümser göğsünde, göğün kuşağından rengarenk sevgiler diziliverir boynuna insanın, Ünal babacığımın dokunuşlarından.Sabah eğilir, suyun çehresinden öper, inci tanesi gibi yaşlar sıralanır gözlerinden güle mera ...
'Öyle bir sen ol ki içimde, içinde hep ben olayım.'.. (*)
Tek bir mısra, satırlara bedeldi. güçlü kaleminizi ve yüreğinizi kutluyorum Sayın Ünal bey
herkese göre bir şiir olmuş... :) :) :) :) :