O adam değil senin muhatabın
Gerçek sahibi değil elindeki kitabın
İşi yok onun hedefle, ufukla,
O bir kukla.
Bilmez o yokuşu, inişi, sarpı, diki,
Kapındayım yorgun, derbeder..
Çaresiz, beklemedeyiz
Acı, ben ve keder.
Gençliğimi koymuş da ortaya,
Kaybetmiş gibiyim iki zarla.
Babası bir gün “ Hazırlanın akşama kıza görücüler gelecek” dedi
Sonra ekledi: “Zamanı geçiyor,
kız da epey bekledi”.
Oralarda kadın erkeğin malıydı
Bu kısmet, geçen gün falında çıkan
yakışıklı çocuk olmalıydı.
Cömertlik bolluk getirir,
Cimrilik alır, götürür.
Kıskançlık yere yatırır,
İsraf servet batırır.
(Kapılar kitabından)
Giden
Gider mi sahiden?
Ona ait, yol verip rüzgârlara saldığın ne varsa,
Yüce dağları aşıp,
Dönüp dolaşıp,
İkişer, üçer
Dosttular, fidandılar, yiğittiler
Kapımızdan şöyle bir baktılar,
Sonra çekip, gittiler.
Gülümsemeleri kaldı, kokuları, ayak sesleri,
Nefesleri kaldı.
Bazen bir gonca açar, iki gönül bir olur
Sevgilinin bakışı kalbe giren tîr olur
İrade elden gider, kul kula esîr olur.
Sözlere âhenk gelir, her biri şiir olur.
Kalplerin anlaşması epeyce nâdir olur
Kiminin gönlü cazda,
Kimininki nihavend faslında
Herkes aynı şarkıyı söylüyor aslında.
Kimi detone, kimi ahenkli
Kimi tekdüze; kimi canlı, çok renkli
Göz kapakların insin,
Düşünceler dinsin.
Olmasın dün, olmasın yarın,
Değsin toprağa ayakların.
Çevir gökyüzüne elini,
Uyansın kundalini.
Dokuz yaşında Mustafa.
Yoksul mu yoksul;
Kendisi gibi yetim iki kardeşi var, annesi dul.
Soba soğumuş, dışarısı ayaz
Bir de televizyonları var köşede, siyah-beyaz
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!