Akla zarardır tadı, o pınardan içmeye gör,
Güllerle bezenmiş bağlar arasından geçmeye gör.
Gürültü susar, sancı diner, derya durulur,
Bir kere Hak’ka giden nurlu yolu seçmeye gör.
(Ekim 2001)
Takılıp kalmışsın aynı yerde.
Kim bilir ne sürprizler var ilerde!
Her doğan gün karşılıyor seni bak,
Muhteşem ışık gösterileri yaparak.
Bırak “ay! ”I, “vay! ”I,
Çevir sayfayı.
Başlamadan biten aşk,
Kim vurduya giden aşk,
SAHİLDE GÖRMÜŞLER SENİ.
Hariçteyim diyen aşk,
Sır gömleği giyen aşk,
Önce üşüdü, dondu,
Çürük dallara kondu;
Ne başlangıç, ne sondu.
Yön önce yanlış yöndü,
Bir yandıysa, bir söndü;
Beni adam akıllı incele,
Anlat gördüğünü…
Sor, bu düğün kimin düğünü.
Alt üst ederek onca düşü,
Nereye gidiyor kafile?
Verilen söz nerede?
Galiba şu derede.
Sapa yollardan geçmiş,
Dereyi inek içmiş.
Sonra da kaçmış dağa
Koşmuşlar sola, sağa
Ah! Bu yaşlı, yorgun bedenin dağı,
Arz okyanusunda ıssız adasın;
Ey kopardığım şu asma yaprağı,
Yazamadığım şiir,
Sen misin yine uykumu bölen?
Her akşam dirilip, her seher ölen?
Bilsem, anlatabilsem bir, bu nasıl iştir?
Belki de vakit, saat gelmemiştir.
Uyandı gül, yel uyandı
Hasret derdi, gel uyandı
Sevdiceğim nerde kaldın
Haset bakan el uyandı.
Gözünün ışığında gördüm kendimi,
Sesinin ahenginde.
Dalar, dalar giderim aşk dendi mi
Bir şey var âşina kokunda, saçının renginde.
Kim bu içimdeki efkârlı şair?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!